RAMAZAN GÜNLÜĞÜ 20 GÜN

UĞUR CANBOLAT

BİR ÂYET BİR HADİS  

Onlar ki, sözü dinlerler ve onun en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah’ın, kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve onlar sağduyu sahibidirler. Zümer Sûresi Âyet 18

Kader, Allah’ın bir sırrıdır, bunu kendinize dert edinip de yük altına girmeyin. Peygamberimiz (sav)

Eylemini Arttır!

ARTTIR eylemini…

“Durmak devrilmenin bir öncesidir” demişti kelimelerle dans eden yazar…

Durmak yok, arttıramadığın zamanlar olsa bile eyleme aynı seviyede devam etmelisin.

Geriye düşmemelidir eylemin.

Eylemlerimiz bizi tanımlar. İç dünyamızdan haberler verir.

Eylemlerimiz arzularımızıdır. Emelimizdir. Olmak istediğimizdir. Hedefimize aşkla kilitlenmektir. Dağlar aşmaktır. Ovaya ulaşmaktır. Varıp seyran eylemek hayalidir. Tutkuya tutunmaktır. Hakikatli bir tutkuya…

İnsan olmak, beşeriyetten ‘Hazreti İnsan’ olma yolunda ‘Kıyam’ etmektir. Zahmete talip olmak, çileye razı olmaktır.

OLMAK istediğin şey için eylemini arttır. Mesela seven bir insan olmak için… Türkmen Kocası Koca Yunus gibi yap. Sevmek için yap bunu mesela…

Varlıkları var eden için arttır eylemini, kendin için değil…

Sadece karakterine uyduğu, sana hoş göründüğü, haz merkezine hitap ettiği, iltifatlara boğduğu için değil!

Bilgili, nazik, centilmen, zarif ve ilgili olduğu için değil… Sana ters gelen yanları olsa bile onu kendi namına değil, Hak namına sevmek için eylemini arttır.

Bunu yaparken karşılaşabileceğin her türlü ezayı, cevr-i cefayı göze alarak… Bunlara bir kıl kadar alınmayarak, gücenip kırılmayarak, gönül koymayarak arttır eylemini…

AŞKIN eteğini tutmak için attır eylemini! Paçayı aşka kaptırmak için olsun çaban, gayretin, hasretin! O etekten düşmemek için attır eylemini. Ve aşk olmak, aşkın kendisi olmak için!

BİLGİ için arttır eylemini… İlim Allah’ın sıfatıdır ve İslam dünyasında terk edilmiş bir farzdır bilinciyle yap bunu… Ansiklopedik bilgilere boğulmadan arttır eylemini… Sözlerden mânâya açılan irfan kapılarını aralayarak, zorlayarak arttır eylemini…

İnsanlar tatlı uykudayken sen bilginin, hakikat bilgisinin Hakka giden yollardan birisi olduğu şuuruyla arttır eylemini… Bilginin hamalı olmadan yap bunu… Aydınlatıcısı, yorumlayıcısı olmak için yap.

Başkalarını bu bilgiyle ezmeden, hakir görmeden, cahildir anlayışına kapılmadan yap bunu. Senden bu ilim kapısının onlara tevazu ile açılması için arttır eylemini…

Evet, tevazu için arttır eylemini… Gurura düşmemek, kibre girmemek için arttır eylemini…

Sende olanın senin olmadığı, sana paylaşman için verildiği anlayışını edinerek arttır eylemini…

İRFAN olmak için arttır. Damla kalmamak için attır eylemini…

Ve sahraya düşen damla olmamak için çırpın… Deryaya ulaşmak için göster tüm yeteneğini.

Anlamak için arttır eylemini… Evet anlamak. Unutma her şeyin başıdır anlamak. Tüm mesele idrakin açılmasıdır. Tüm disiplinler buna yöneliktir. Yaptığımız her hayır ve hasenat buna matuftur. Kısacası umman olmayan deryayı anlamaz bilgisiyle yap bunu… “Damla nice anlasın? Umman olan anlar bizi” şuuruyla arttır eylemini. Arttır. Durmak, eğleşmek sana göre değil. Olmamalı!

HOŞ GÖRMEK gerek, ne varsa âlemde sana ters gelen. Bunun için arttırmalısın hayra yönelik eylemini. Başkalarını yargılamamak için arttır eylemini.

Hadiselere dışarıdan değil, içeriden bakabilmek için arttırmalısın eylemini… Afakta boğulmak sana yaraşmaz. Enfüse gel, özü gör, burada kal, orada değil. Bunun için arttır eylemini!

Salihlerle beraber olmak, sadıklara yâr olmak için arttır eylemini. Âşıkandan feyz almak için arttır.

Unutma!

Feyz salabilenler, alabilenlerdir ancak… Alabilmek için arttır eylemini.

Suyu almayan, toplamayan baraj ne vakit su bırakabilmiştir? Söylesene! Almak, biriktirmek, hazmetmek, içinde irfana dönüştürmek için çabala ilkin… Eylemini bu yönde arttır.

KENDİN olmak için arttır eylemini… Kendin kalmak için ardından… Sevmek için arttır eylemini. Sevilecek bir insan olmak için.

Yılmak yok, dönmek de yok… “Dönen dönsün, ben dönmezem pîrimden” diyen ozan gibi kararlı olmalısın. Ümitsizlik yok. Kedere düşmeden “Yeis mani herkemaldir” prensibiyle menzile yürümeli, hizmete devam etmelisin.

___

KUR’AN’DAN KAVRAMLAR

İSTİĞFAR KAVRAMI

İSTİĞFÂR kelimesi “ğafera” fiilinin istif’âl babının mastarıdır. İstif’âl babı genelde istek bildirir. İstiğfar kelimesi de mağfiret (bağışlanma) istemek anlamındadır. Yani “İstiğfâr” kelimesinin sözlük anlamı bir şeyin üstünün örtülmesini, görmezden gelinmesini, gizlenmesini istemektir. Kur’an’da istiğfar kelimesi, sözlük anlamıyla kullanılmamış, genelde terim anlamıyla kullanılmıştır.

İstiğfâr, mağfiret dileme yani Allah’tan günah ve hatalarının bağışlanmasını istemektir. İstiğfar etmek tabirinden anlaşılan mağfireti istemektir. Kişinin yaptığı bir hata veya kusurdan dolayı affedilmeyi, bağışlanmayı Allah’tan istemesidir.

İstiğfar kelimesi Kur’an’da hep mağfiret talep etme anlamında kullanılmıştır. Bununla beraber Âl-i İmrân, 3/17 ve Zâriyât, /18. ayetlerde geçen istiğfar kelimelerinin salât (namaz veya dua) anlamlarında kullanıldığı da söylenmiştir.

İstiğfâr, mağfiretin hem söz hem de fiille istenmesidir. Yani hata veya günahlarından pişman olan kişi sadece mağfiret dilememeli, pişman olduğu davranışları terk ederek davranışlarıyla da pişmanlığını ispatlamalıdır. Bu yüzden “fiiller olmadan yalnızca dille mağfiret dileme yalanı çok söyleyenlerin işidir” denilmiştir.

___

RAMAZAN PEDAGOJİSİ DOÇ.DR. AYHAN ÖZ

SAHUR BİZE NE ÖĞRETİR?

PEYGAMBER Efendimiz (sav)  “Sahura kalkın, zira sahurda bereket vardır” (Buhârî, “Ṣavm”, 20) buyurmuşlardır. Öyleyse bu bereketten istifade etmenin yollarını aramak gerekir. Sahur, Ramazan’ın bize sunduğu eşsiz bir deneyim olarak değerlendirilmeli. Gecenin bir vaktinde, uykunun en tatlı deminde kendimizi sıcacık yataktan kaldırabilmek, irade eğitimi anlamında önemli bir deneyim sunuyor bizlere. Tıpkı bir gece ibadeti olan teheccüd namazı gibi. Gecenin ağırlığının iyice çöktüğü bir anda uykuya galebe çalıp sırf Allah rızası için kıyam durumuna geçebilen bir kişinin nefsini terbiye etme konusunda önemli bir adım attığını söyleyebiliriz. Bir yönüyle sahur, normal vakitte teheccüd fırsatını değerlendiremeyenler için sunulan ve özendirilen bir gece ibadeti olarak görülebilir.

Bir diğer yönüyle sahur, gafletten uyanmak anlamında da bir mesaj ihtiva eder. Burada uyku gafleti, sahur da uyanıklığı temsil eder. Derin bir gaflete dalmışken bir anda kendimizi oradan çekip alıveririz sahur sayesinde. Günlük hayatımızda da kendimizi kaybettiğimiz, gaflete dalıp gittiğimiz demler çok olur. Tıpkı sahurda yaptığımız olduğu gibi bize, kendimizi o girdaptan çekip kurtarmak düşer.

___

ESMAİ HÜSNA HATİCE FAHRUNNİSA

EL MÜNTAKÎM

SÖZLÜKTE “şiddetle ayıplamak, suçluyu cezalandırmak” manasına gelen nakm (nükūm) türemiş bir sıfat olan Müntakîm “yadırgayıp ayıplayan, suçluyu cezalandıran, öç alan” demektir. İsfahânî Müfredâtta bir davranışı ve onun sahibini beğenmeyip yadırgamanın tepkisinin dille olabileceği gibi eylemle de gerçekleşebileceğini söyler.

Nakm işlediği günah sebebiyle insanın başına gelen belaya denir. Araf sûresi136. âyet buna örnek verilebilir. “(Buna karşılık) biz de onlardan intikam almış, âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan habersizmiş gibi davranmaları sebebiyle kendilerini denizde boğmuştuk.”

Allah için isteyerek bir intikam almak söz konusu değildir. İlahi intikam Allah’ın hoşuna gitmez. Fakat kâinatın ölçülerinde yani sünnetullâh’tan insanın kendi elleriyle yaptıkları için büyük bir bedel ödemesi kaçınılmazdır.

Âyetlerde geçen intikam ile Allah’ın iradesine karşı gelenlere, hakkı alçaltmaya çalışanlara hak ettikleri cezayı veren anlamı kast edilir. Bundan dolayıdır ki El-Müntakîm kullarına kendi yaptıklarının acısını tattıran anlamına gelerek Allah’ın insanın kendi bilinçli tercihlerine yöneliktir. Kötü tercihlerin de sonucunu sahibine hikmet gereği gösterilir.

Allah âyetlerini bildikleri halde inkâr etmeye devam eden kimselere karşı Müntakîm’dir. O kullarına karşı öfke duymaz ki biz insanlar gibi intikam alsın. Çünkü insanların kendisine itaat etmeleri O’nun mülkünde bir şey artırmaz, onları bağışlamakla da mülkünden bir şey eksilmez. Yani Allah’ın intikamı kullarının birbirleri üzerindeki hakkıyla tecelli eder.

EL-MÜNTAKÎM ismi Kur’ân-ı Kerîm’de azâmet çoğulu ile “muntakîmûn” şeklinde veya “zû intikâm” şeklinde ifade edilir. Kur’an’da onu fiil, yedi yerde isim olmak üzere 17 yerdengeçer.

Zü’n-tikam Esma’ül-Hüsnâ içinde el Azîz ismiyle birlikte zikredilmiştir. Allah’ın izzet kudret ve mutlak galibiyeti belirtmektedir. Allah hakkında mağlubiyet olmadığı için kendisi için intikam alması da düşünülemez. Çünkü O’nun cezalandırmasının amacı kişiyi ıslah etmek, toplumun düzenini sağlamak ve adaleti sağlamaktır.

Bununla birlikte Esmâ-i Hüsnâ hadisi içinde El Müntakîm isminin et Tevvâb, el Afüv ve er Raûf isimleri arasında yer alışı da oldukça mühimdir. Allah’ın fiilî sıfatlarından olan Müntakîm ismi  Adl, Hakem, Azîz ve Muksîd isimleriyle anlam yakınlığı içinde bulunur.

İnsanlar ilahi hakikate açıktan davet edildi. Bunu Kur’an ile destekleyen Rabbimiz bizden önceki kavimlere de kitaplar göndererek onları uyardı. Fakat insan Allah’ın cezalandırmasının hikmetini kavrayamaz. Şirkte sonuna kadar direnenlerin ve hatta üstüne insanlara, peygamberlerine zulüm edenlerin en sonunda ilahi intikama muhatap olduklarını da ayetlerde görüyoruz.

“En sonunda biz de bunun acısını onlara tattırdık. Âyetlerimizi yalanladıkları ve onlara karşı kayıtsız kaldıkları için onları suda boğduk.” (A’raf 136)

Bu esmayı tefekkür ederken düşündüğümüz, niyet ettiğimiz ve yaptığımız her fiilin karşılığını göreceğimizi bilmeliyiz. Her fiilin bir karşılığı vardır âlemde. İnsan için ancak yaptığının karşılığı vardır. Allah’ın intikamını bilen kişi O’ndan korkar fakat Allah’ın rahmetini bilen de ümit içindedir.

Korku insanın fıtri bir savunma mekanizmasıdır. Belki yok edilemez fakat kişi korkularını terbiye edebilir. Ve Allah’tan korkmak ta bizi terbiye eder.

Allah bizleri korkuya kul, intikamına muhatap olanlardan eylemesin. Âmin. 

___

GÜNÜN NİYAZI

ALLAH’IM günümüzü hayırlı eyle. Yaralarımızı sarmayı nasip eyle.

Afeti rahmete çevirebilecek bir gönül kabiliyeti lütfeyle.

Paylaşma zevkimizi arttır. İnfak ahlakımızı geliştir.

Depremde vefat edenlerimize rahmetini gani eyle. Geride kalanlara sabır ve selamet lütfeyle.

Tedavi gören hastalarımıza sıhhat ve afiyet nasip eyle.

Bedenen ve zihnen sağlam kalmayı nasip eyle.

Yolumuzu aydınlık eyle. Her türlü süfli etkilerden koru bizi. Yalandan riyadan uzak eyle.

Öfkesini de sevgisini de Senin rızana uygun gösterenlerden eyle.

Allah’ım!

Şahsi kin ve intikam taşıyanlardan eyleme. Bizi fazilet ehlinden eyle.

Akrabaya ve yoksula iyi davranan ve yardım edenlerden eyle.

Bizi zulme meyledenlerden eyleme. Zalimden dost edinenlerden eyleme.

Allah’ım!

Senden başka dostumuzun olmadığı bilincine eriştir bizi. Bizi hürmet ve muhabbet ehlinden eyle.

Bizleri her türlü afet, kaza, bela, musîbet ve iyileşmez hastalıklarla imtihan etme.

Bizi bize acımayanların eline, insafına, vicdansızlığına izansızlığına, merhametsizliğine terketme.

Bizim için takdir ettiğin her ne ise onu hayırlı eyle… Encâmımızı hayreyle, son durağımızı cennet eyle.

Âmin!

___

AHLÂK-I HASENE UĞUR CANBOLAT

ÖLÜM BİLGELİĞİ

HAKİKATİNİ bilmediğin bir dünyanın sahih bir üyesi olman elbette mümkün değildir.

Yolu görecek gözün, yolcuyu sezecek bir yüreğin olmalı.

Lezzeti tadacak yanıltmayan bir dilin olmalı. Ki, tatlardan bahsedebilesin. Yapan bilir, bilen konuşur.

Yapmayanın bildiğini söylemesi, konuşanın bilmeyenlerden olması hayatın doğal akışına uygun düşmez.

Suyu tersine çevirmek demektir. Yokuşa akıtma beyhude çabasıdır.

Yani, ahlâk-ı haseneye ulaşmaya engeldir.

Ey hakikat yolunun kutlu yolcusu!

Ölüm bilgeliğine erişmeden hayatı doğru biçimde anlamlandırman mümkün değil.

Yorumların isabetsiz olur.

Açıklamaların meseleleri daha karmaşık yapmaktan öteye gidemez.

Sevinçlerin uçuk, hüzünlerin sahte, kederlerin acısızdır ölüm bilgeliğine ulaşmadığın sürece…

Seç yolunu. Acıların imbiğinden geçmeden yaşamın külünü nasıl eleyeceksin?

Sızıların bir buhurdan gibi içindeki fazlalıkları yakıp tüketmeden nasıl arınmış olacaksın.

Güzel ahlakın tâlibi isen eğer ölüm bilgeliğine erişmelisin. Hayatı ciddiye almalısın.

Olana bitene bigâne değil şâhit olmalısın. Neye tanıklık edip etmediğini ayrıştırman için azami dikkat göstermelisin. Gidenin nereye gittiğini, gelenin nereden geldiğini çözümlemelisin.

Ve ne için geldiğini…

Hayatın bizlere gerçekten hangi sebeplerle bahşedildiğini kavramak ölüm bilgeliğine erişmekle mümkün. Ölümü ıskalayan hayatı da ıskalar. Ölüme anlam veremeyen yaşama mânâ yükleyemez.

Ölümün hakikatine erişmeyene hayatın hakikati sunulmaz.

İnsanlık tarihinin en eski gerçeği olan hayat ve memat konusunda daha sağlıklı bir sonuca ulaşamadın mı yoksa?

Ölümün ve ötesinin idrakine varamayan ahlakın yüksek değerlerinden bahsedebilmesi mümkün müdür?

Bilmediği şeyleri söyleyenlere ne denir, bilirsin? Hayatın öte yakasını yaşadığı dünya kadar yakîn bilmeyen birine bilge denir mi? Bilgece yaşanmayan bir hayatta erdemlerden bahsetmenin anlamını bilmediğin boş lakırdıları ağzının içinde evirip çevirmekten ne farkı var? Ahlâk-ı haseneden bahsediyorsak ölüm bilgeliğini önemsemeliyiz. Ölümlü dünyada yaşadığımızı ve bunun sonrasının olduğunu idrak boyutuna taşımadan gerçek erdemlere erişemeyiz.

Tam inanmadığımız bir öte hayat anlayışı bizi kötülüklerden alıkoyamayacaktır.

Ölüm bilgeliği ile hesap verici olduğumuzun bilincine yükselmeden kendimizi yüce ahlak değerlerine taşıyamayız.

Bu olmadığı sürece ise eylemsiz söylemlerin sahibi olarak kalırız.

Boş nutuklar, boş hayaller ve yaşanmamış bomboş hayatlar…

Ölüm bizi ciddiyete dâvet eder. Lakaytlıktan alıkoyar.

Ve güzel ahlakın basamaklarında yükselmeye çağırır. Bu çağrıya cevap vermeliyiz.

KATKI VERENLER: Serkant Dervişoğlu, Seval Yılmaz

11.04.2023

https://www.istiklal.com.tr/haber/ramazan-gunlugu-20/751668

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir