RAMAZAN GÜNLÜĞÜ 5 GÜN

UĞUR CANBOLAT

BİR ÂYET BİR HADİS

Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Yaşatan, öldüren O’dur. Sizin Allah’tan başka bir dost ve yardımcınız yoktur.  Tevbe Sûresi Âyet 116

Biriniz, kendisi için sevdiği bir şeyi, kardeşi için de sevmedikçe, tam iman etmiş sayılmaz.

Peygamberimiz (sav)

DİLİN ATTIĞI DÜĞÜMLER

Dil ile atılan düğüm diş ile çözülemez şeklinde bir cümle hatırlıyorum gençlik yaşlarımda duyduğum.

O günden beri manidar sayarım.

Zaman zaman aklıma gelir. Düşünürüm.

Hayata atılan düğümler genellikle dil ile oluyor.

Olumlu düğümler de dil atılıyor olumsuz düğümler de…

Olumsuz düğümler ruhumuzu, duygularımızı, düşüncelerimizi düğüm düğüm ediyor. Nefes alamıyoruz. Yutkunmaksa her zaman acı veriyor.

Eskilerin boğaz ve boğumlarından bahsetmesi meğer boşuna değilmiş…

Büyüklerimizin “Konuşmadan evvel yutkun” demesinin altında yaşanmışlıklar varmış. Deneyimlerden süzülen rafine bilgilermiş bunlar.

Büyük lokma ve büyük söz retoriği de bu cümleden yine…

Her yaranın zamanla kabuk bağlıyor olmasına rağmen aynı şeyi kolaylıkla “Dil yâresi” için söyleyemiyoruz.

Kelimeler işte bu bakımdan önemli…

Bir şair, bir yazar, bir düşünür kelimelerden bize nasıl yepyeni iklimler armağan edebiliyorsa bu kelimeleri gelişigüzel kullananlar da çözülmez düğümler atabiliyor.

Kelimeleri saçmamak gerek. Onları saçma gibi kullanmak gerek…

Onaran kelimelerimiz olmalı… Ruha şifa, dostluğa cila, düşmana dürüstlük veren kelimeler…

Dilimizi ne vakit doğru kullanmayı, kelimelerimizi ne zaman yerli yerinde sarf etmeyi öğrenirsek o zaman insan olma erdemiyle sahici bir tanışmamız mümkün olabilecektir.

Dilimizde sahici kelimeler ancak kalbimizde hakikatli baharlardan sonra dökülecektir.

Demek önce bahara talip olmalıyız.

İçimizde iklim değişikliğine gitmeliyiz.

Ruh iklimimiz değişmezse kelimelerimiz yine düğümleyici olmaya devam edecektir.

Yine kilitlenmeler sürecektir.

Yine öfkeden atlara binilecektir.

Yine kimse kimseyi duyamayacaktır bu gürültüden.

Demem o ki, çözelim şu olumsuz düğümleri…

Çözülelim olumsuzluklardan…

Pozitif düğümler mi?

İnsanı insana sevgiyle bağlayan sıcak kelimeler mi?

Tebessüm tüten insanın içini ışıtan cümleler mi?

Onların tümü dilimizin attığı negatif cümlelerden çözüldükten sonra kurulabilirler ancak.

Hayatın ustaca olması, yaşamın hünerinin elde edilmesi için buradan başlamalıyız.

Çok da geç kaldık üstelik ama iste Ramazandayız!

___

ESMAİ HÜSNA  / HATİCE FAHRUNNİSA

EL KÂFÎ

Kâfi sözlükte “yetmek, kâfi gelmek, ihtiyacını gidermek, korumak” anlamlarına gelir. Kendi ayakları üzerinde durmak, kendi kendine yetmek anlamına gelen kfy mastarından türemiştir. Kuf ise Kur’ân’da denklik, eşitlik olarak geçer. 

El Kâfi Kur’ân’da geçen isimlerdendir. Eşsiz, benzersiz şekillerde kullarına yeten, her şeye kâfi olan, rızık verme, koruma ve işleri düzenleme gibi her türlü işte kullarına yeten anlamına gelmektedir.

Kifayet kavramı Kur’ân’da otuz iki yerde fiil, bir yerde de isim olarak toplam 33 yerde geçmektedir. Fiil olarak kullanıldığı âyetlerin çoğunda Allah’ın hangi açıdan kâfi olduğunu gösteren bir isim de kullanılmıştır.

Alîm- Her şeyi bilen olarak Allah yeter. (Nisa,70)

Şehîd- Şahit olarak Allah yeter. (Nisa 79,166- Yunus 29- Rad 43- Ankebut 52- Ahkaf 8- Fetih 28-Fussulet 53)

Habîr ve Basîr- (Her şeyi gören ve her şeyden haberdar olan Allah yeter. İsra 17- Furkan 58)

Velî- Veli (dost, yardımcı, evliya) olarak Allah yeter. (Nisa, 45)

Vekil- Vekil olarak Allah yeter. Nisa 81,132,171 – (Ahzap, 3)

Hâdi ve Nasîr- Yol gösterici ve yardımcı olarak Allah yeter. (Furkan, 31)

Hâsib- Hesap görücü olarak Allah yeter. (Enbiya 47- Ahzap 39)

Hicr 95. âyetinde “Seninle alay edip, ilahi mesajı küçümseyenlere karşı biz sana yeteriz” şeklinde Peygamber Efendimize hitaben bir teselli ve uyarıda bulunan Allah, Bakara 137. âyetinde gelecek zamanı kastederek “Allah onlara karşı sana yetecektir” şeklinde bir müjde de vermektedir.

Allah kuluna yetmez mi? Her şekilde, her an, her durumda yeter. İnsanın kendine yetiyor olması ise kendine lütfedilmiş potansiyeli açığa çıkarabilmesi ve yaşamında bu özelliklerini kullanabilmesi ile mümkündür.

Yeterlilik iddiasında aşırı giden, gurura kapılmış insan ne kadar şirkte ise yetersizliği ile Allah’ın El Kâfi olduğunu unutan kişi de aynı oranda şirktedir. Çünkü Allah Gani’dir. Onun kimseye muhtaçlığı söz konusu değil aksine her şey ona muhtaçtır. Allah her şeye yeter ve bu yetiş hiçbir şeye ihtiyaç duymadığı içindir. Bu ismi kâmil anlamda tefekkür edebilmeyi Allah cümlemize nasip etsin.

__

KUR’AN’DAN KAVRAMLAR

RAMAZAN

Ramazan kelimesi, şiddetli sıcağı ifaden rmd kökünden müştaktır. Ramazan ayı kamerî ayların dokuzuncusu olup Şaban ve Şevval ayları arasında yer almaktadır.

Bu ayın Ramazan olarak isimlendirilmesi, Arapların aylara isim verirken o günlere denk gelen şiddetli sıcaklar sebebiyledir. Kur’ân’da ismi zikredilen yegâne kamerî ay Ramazan’dır (Bakara Sûresi 185. âyet). Ramazan ayı önemini, Kur’ân’ın indirilmiş olduğu Kadir gecesinin bu ayda yer almasından kazanmaktadır.

Tarihteki birçok kültürde oruç yahut benzeri bir ibadet/yaşam şekli bulunduğu bilinmektedir. Nüzûl dönemi Mekke vasatında da bilinen bu ibadet, Mekkeliler tarafından işlemiş oldukları bir günaha keffaret olması veya başlarına gelen bir kıtlığın sona ermesi sebebiyle şükür için Aşure gününde eda edilmekteydi.

Râsul-i Ekrem bisetten önce ve sonra Mekke’de bu ibadeti yerine getirir ve zaman zaman ashabına oruç tutmalarını tavsiye ederdi. Orucun Müslümanlara farz kılınması ise hicretin on yedinci ayı olan Şaban ayının üçüncü gününe tesadüf etmektedir. Kur’ân’da orucun edâ keyfiyetinden bahseden Bakara 183-187. âyetler, kendilerine açıklık getiren rivayetler olmaksızın dahi okunduğunda oruç ibadetinin bir dönemden sonra farklı bir eda şekline kavuştuğunu göstermektedir. Hadis ve Tefsir kaynaklarındaki rivayetler ise bu durumu sarahaten ortaya koyarken âyetlere yansımayan zaman dilimlerini de tamamlamaktadırlar.

___

RAMAZAN PEDAGOJİSİ / DOÇ. DR. AYHAN ÖZ

RAMAZAN GELİRKEN YAPILAN HAZIRLIKLARIN SÜRECE VE SONUCA ETKİSİ

Öğrenme psikolojisinde hazırbulunuşluk diye bir kavram var. Bu kavramı, bir şeyi öğrenmeye ya da yapmaya kendimizi zihinsel ve psikolojik olarak hazırlamak olarak tarif edebiliriz. İbadetler de hazırbulunuşluk gerektiren pratiklerdir. Namaz öncesinde abdest almamızın bu tarafa bakan bir yönü var.  Abdest, kişiyi namaza hazırlıyor. Abdest alan kişi bu sayede kendini hem maddi hem de manevi olarak arındırıyor ve namaza öyle başlıyor. Arife günleri de benzer bir işlev görüyor kanaatimce. Bizi bayramlara hazırlıyor. Cuma gününün hazırlığının Perşembe ikindi namazından sonra okunan aşırla başlaması, hac için kutsal topraklara gidecek hacı adaylarının ihrama girmesi de aynı çerçevede değerlendirilebilir. 

Ramazan da bu yönüyle bir hazırlık gerektiriyor. Esasında üç aylar diye ifade ettiğimiz zaman diliminin ilk iki ayındaki tecrübelerimiz Ramazan’ın manevi iklimine hazırlıyor bizleri. Evde Ramazan için yapılan diğer hazırlıklar da bu anlamda çok kıymetli. Bir şeye ne kadar hazırsak ondan alacaklarımız da o kadar fazla oluyor haliyle. Tabi ki burada aşırı alışveriş yapmak, gösterişe kaçmak gibi abartılı davranışlardan uzak durmak gerektiğini de hatırlatmakta fayda var. Yapılacak hazırlıkların Ramazan’ın manevi iklimine ve anlamına uygun olması gerekir. 

___

GÜNÜN NİYAZI

Allah’ım günümüzü hayırlı eyle.

Kalbimizi bereketli eyle.

Bizim kulaklarımızı, gözlerimizi, kalplerimizi iyi duyan, iyi gören ve iyi hisseden eyle.

Evlatlarımızı salih ve mübarek eyle.

Allah’ım!

Bana ve anama-babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın iyi iş yapmamı gönlüme ilham eyle ve rahmetinle beni iyi kulların arasına dâhil et.

Allah’ım!

Tövbelerimizi kabul eyle, şüphesiz ki Sen tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametlisin

Bize beden sıhhati, iman selameti ver.

Allah’ım!

Dilimizi hayra çevir. Yüzümüzü hayra çevir.

Allah’ım!

İmanımızı elimizden almak isteyenlere karşı uyanık olmayı nasip et.

Mümin olduktan sonra kâfir olanlardan eyleme.

Allah’ım.

Sana karşı nasıl sakınılması gerekiyorsa öyle sakınanlardan eyle bizi.

Azaba uğrayan kavimlerin uğradıkları sonlara uğramaktan bizi muhafaza eyle.

Allah’ım,

Her yaratılışı Senin âyetin olduğunu bilerek okuyup tefekkür edenlerden eyle bizi.

Kur’an’ı okuyup düşünenlerden eyle. Tefrika ihtilafına düşmekten koru bizi.

Ümmet olduğunu unutup kendi topluluğu ile övünüp duranlardan eyleme.

Peygambere muhalefet eden şaşkınlardan bizi uzak eyle.

Dinini dosdoğru ayakta tutanlardan eyle.

Bizi ayrılığa düşürme. Nefsin oyunlarını bozmayı nasip et.

Her türlü arzi ve semavi afetten muhafaza eyle.

Derin acılar yaşatma. Yaralarımızı sarmaya muvaffak eyle.

Amin!

___

AHLÂK-I HASENE / UĞUR CANBOLAT

GÜLERYÜZ

YÜZÜN olmalı.

Güzel bir yüzün…

Bu nasıl olur der isen eğer; o yüz Hakka müteveccih olmalı.

Yönü, istikâmeti belli olmalıdır.

Adaletten bir milim bile inhiraf etmeyi kabul etmemeli. Zira açı burada küçük iken ilerledikçe açıldıkça açılır.

Dünyayı kaplar. Çünkü dünyanı kaplamıştır.

Kendine şöyle hitap etmelisin:

Ey Hak yolunun kutlu yolcusu. Yüzünü gerçeklerden sakındığın vakit kendine kara çalmışsın demektir.

Ve bilmelisin ki, yüzü kararmış kişinin evvela gönlü kararmıştır.

Ve dahi gözü kararmıştır.

Eğriyi doğruyu seçemez olmuştur. İyi ile fenayı karıştırmıştır.

Faydalı ile zararlı yer değiştirmiş üstelik bununla kalmamış maskelemiştir kendini.

İşte o güz gülmez. Gülemez.

Hilekârdır.

Kendine hile yapan kişinin başkasına dürüst olmuşluğu vâki midir?

Ne vakit görülmüştür? Kim görmüştür?

Hilebazın yüzü sırıtır ancak, gülemez.

Merhamet yüklü bulutlar gibi tebessüm edemez. Sabahın şebnemi gibi âlemi içinde barındıramaz.

Hârelenmiş bir gülün yaprağı sevdanın rengini barındıramaz.

Gözlere ışıltı, gönüllere safa sunamaz.

Sen sahte gülüşü olan bir gül gördün mü ömründe?

Yıldız taklidi yapan bir yıldıza rastlandın mı peki?

Yakmayan ateş, serinlik vermeyen su, ferahlatmayan rüzgâr, üşütmeyen soğuk gördün mü, de hele…

Aydınlık olmayan gün, kararmamış gece ya da?

Demem o ki; güler bir yüzün olması için evvela bir yüzün olmalı.

Haram karışmamış… Hileye, hurdaya tenezzül etmemiş… Hakktan gayrısına eğilmemiş…

Doğrulara yol tutmuş…

Evet, önce temiz bir yüzün olmalı.

Ak, pak…

Ki, ahlâk-ı hasene sahibi olabilesin.

Yüzünü Hakka tutup ışıyanların tebessümüdür gönüllerde çiçekler açtıran.

Şifa olan.

Hüzünleri dindirip dertliye derman ikrâm eden.

Kalbi kırıklara aralanmış bir kapıdır güleryüz.

Nicedir nereden başlamalı diyordun erdemin basamaklarını tırmanmaya?

İşte tam da buradan başlamalısın!

___

KATKI VERENLER: Serkant Dervişoğlu, Seval Yılmaz

27.03.2023

https://www.istiklal.com.tr/haber/ramazan-gunlugu-5/747883

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir