Her ettiğimiz duanın hüsnü kabul görmediğini deneyimlerimizden ötürü biliyoruz. Demek ki, bunun belirli ve mühim şartları vardır. Her gün sosyal mecralarında ‘Günün Niyazı’ başlığı ile yıllardır dua paylaşan biri olarak ‘Reddolunmayan Dualar’ başlığını taşıyan kitabı gördüğümde merak ettim. Ayrıca kabul etmemiz gerekir ki, dua kitapları piyasası diye bir olgu da var ve burada yanlış anlatım ve yönlendirmelerle, yanı sıra umutlarımızla oynanarak istismara uğruyor olabiliriz. Bugün konu edindiğimiz bu kitabın bahsini ettiğim bu acıklı durumlardan farklı olarak ne gibi öne çıkan hususiyetleri olduğunu siz İstiklal Gazetesi okuyucuları için müellifi eğitimci yazar Zeynep Haşemi Bayraktaroğlu ile konuştuk.
UĞUR CANBOLAT
————————-
Merhaba, sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
-Elbette. Ben Zeynep, babasının süsü yani. Eğitimci, yazar ve anneyim. Eğitim ve değerler eğitimi konusunda çeşitli projeler geliştirmiş ve hayata geçirmiş bulunmaktayım. Eğitim ve değerler konusu hassasiyetle üzerinde durduğum konulardır. İyilik neferi olarak tanımlıyorum kendimi. Irkı, rengi, inancı ne olursa olsun iki tür insan olduğuna inananlardanım.
Nedir onlar?
– İyi ve kötü. Erdemliler ve erdemsizler yani. İyilik karşılık beklenmeden yapılan şeydir. Aynı zamanda iyilik, kişinin kendisine yapılan kötülüğe karşılık verme fırsatı doğduğu halde bu kötülüğü yapmamaktır. Kötülük ise sadece fırsat doğduğunda yapılan değil fırsat doğmadığı için yapılamayandır. Nice kötülük vardır ki “iyiler”den fırsat bulamadığı için gerçekleşememiştir.
Düsturum daima Hakk rızası ve iyilik olmuştur. Ona yakın kitabımız mevcut ve uzun yıllardır köşe yazıları yazmaktayım. Bütün yazı ve yayın hayatımda daima doğruyu, iyiyi hakkı yazıp tavsiye etmişimdir. Zira Dünyaya geliş amacımız iyilik yolunda çabalayıp kemale ermektir. Kemale eren ruh şu âyet-i kerimenin buyurduğu şerefe nail olmaktadır. “… Allah onlardan râzı olmuştur, onlar da Allah’tan…” Bu olağanüstü, müthiş bir pâyedir. Bu âyet-i kerime beni ruhumun derinliklerine kadar heyecanlandırmakta ve mutlu kılmaktadır.
‘Reddolunmayan Dualar’ kitabınız Yenirenk Yayıncılıktan çıktı. Yazmak nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?
-Şöyle ki, dua konusu daima beni cezbeden bir konuydu. Çünkü dua konusunda amasız fakatsız teslim olan biriyim. Uzun yıllar aldığım dini ve manevi eğitimimin bir zekâtı olarak ilmi bir çalışma hazırlama gereği duydum. Elbette ‘Reddolunmayan Dualar’ kitabı bir süreç dahilinde şekillendi. Aile mirası olan ilmin ve o manevi ruhun somutlaşması gerekirdi. Bu inci tanesi dualarımızdan sadece kendimizin faydalanması bencillik olurdu. Bu manevi enerjiyi kıymetli okuyucularımızla paylaşmak istedik. Kitabı okuyan kişi kitaptan şifa ve fayda bulma ümidiyle yazılmıştır.
Piyasada belki de yüzlerce dua kitabı var. Sizinkinin onlardan temel farkı nedir?
-‘Reddolunmayan Dualar’ kitabımızın duanın psikolojik yönünü kısmen ele alması, peygamberlere dair yaşamlar, sahabe ve Hak dostlarına dair dualar, dahası öz dualardan oluşan zengin bir içeriğe sahip olması kitabımızı diğer dua kitaplarından farklı kılmaktadır. Kitabımızı okuyan hem şifalanmakta hem de bilgilenip aydınlanmaktadır. Manevi değeri yüksek bir kitaptır şüphesiz.
Okumak isteyenler nasıl ulaşabilirler?
-Kitapyurdu, D&r ve tüm satış noktalarından ulaşılabilir.
Dua ne demektir?
-Duanın sözlük ve terimsel olarak iki anlamı vardır. Sözlük anlamı istemek, talep etmektir. Terimsel anlamı ise yüce yaratıcının karşısında hiç olduğunun farkında olup yine yüce Allah’a tazimde bulunup, şükür ve hamd ile yardım istemek ve bu yardım ile hiçlikten çokluğa ermektir. Dua kulluğun özüdür. En büyük ibadet duadır, insanoğlu dua ile kul olduğunun idrakine varmaktadır.
Dua bir ihtiyaç mıdır peki?
– Evet, dua bir ihtiyaçtır. Tıpkı hava gibi, su gibi, nefes gibi, gıda gibi… Dua bize kim olduğumuzu, nereden gelip nereye gideceğimizi, hayatımızın anlamını öğretir. Dua bize başıboş olmadığımızı, bir sahibimizin olduğunu söyler. Dua ile yalnızlığımızı, kimsesizliğimizi rafa kaldırıyor ve sahibimiz olan Allah Azzimuşşan’ın daima bizimle olduğunu biliriz. Yalnız değiliz, hiç kimse yalnız değil, günümüzün deyimiyle mottom “Kimsesiz değilsiniz, kimsesiz hissediyorsanız şayet duasızsınız” diyorum.
Dua etmek istemeyenler acizliklerini mi gizlemek istiyorlar?
– Kişi acizdir, ancak kulluk ile güçlü hâle gelmektedir. Hiçbir insan yoktur ki yardım dilemesin.
İnsan fıtratı gereği duaya ihtiyaç duyar ama şu var ki imanı zayıf, kibir sahibi insanlar kibirlerine yenilip acizlik görebiliyor. Şunu da diyebiliriz ki, bu tür insanlar bile can havliyle yeri geldiğinde dua ederler.
Allah-u Teala dua etmemeyi kibir olarak nitelendirmektedir.
Örnek verebilir misiniz?
-Tabi. Mü’min Sûresi altmışıncı âyet bu konuya dair şöyle buyurmaktadır: ”Rabbiniz şöyle buyuruyor: ‘Bana dua edin, size cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, yakında perişan bir halde cehenneme gireceklerdir.’ ” Allah (celle celalhu) dua etmeyi acizlik gören, kibir gösterenlerin halini aşağıdaki âyetle de gayet açıkça resmetmiştir. Sonuç olarak diyebiliriz ki duayı acizlik gören, kibir gösterenin de dıştan olmasa da içsel olarak duaya ihtiyaç duymaktadır. Allah kulun fıtratına duayı kodlamıştır. Kur’an-ı Kerim Zümer Sûresi sekizinci âyetinde bu konuya dair şöyle buyuruluyor:” İnsanın başına bir sıkıntı gelince Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra Allah, katından bir nimet verince önceden kime yalvarmış olduğunu unutuverir…”
Diğer varlıkların da duaları var mıdır?
– Elbette var. Her yaratılmışın, hayvan ve hatta bitkinin kendi dilinde bir virdi yani tesbihi, duası vardır.
Yine bu konuyu da Yüce Allah âyeti kerimelerle bize haber vermektedir. Bu âyetlerden biri de Hadid Sûresi birinci âyetidir. Cenab-ı Allah bu âyetinde” Göklerde ve yerde olanlar Allah’ı tesbih etmektedirler. Ve O; Aziz’dir, Hakim’dir.” buyurmaktadır. Gerek peygamber efendimiz ve gerekse gönül ehli Allah dostları da pek çok zaman bu tesbihleri işitmiş, şahit olmuşlardır.
Mesela?
-Mesela kedilerin zikri-duası esma-i hüsnanın 99 isminden olan ya Rahim olduğu rivayet edilir. Denizlerin okyanusların ya Celil ya Celil diye tesbihte bulunduğu Hak dostları tarafından müşahede edilmiştir. Elbette sadece madde gözüyle bakanlar bunu anlamayabilirler. Doğanın Allah’ı tesbih edişine ancak ve ancak mânâ ehli vakıf olabilir.
Doğadaki enerji ve sesler diye bir video izlemiştim etkileyici bulduğum videolardandı.
Bir araştırmacı–meraklı, en duyulmayan sesleri bir ses algılayıcı alet ile kaydetmekteydi. Müthiş bir ahenk mevcuttu. Ağaçlar haşereler varlığının farkında olmadığımız sürüngen vb.lerin etkileyici sesleri… İşte tüm bunlar birer dua – tesbihtir. Elbette iman sahibi, duru kalp ile müşahede edenler için…
Vahyin tebliği ile yükümlü kılınmış Nebil’erin dualarının Kur’an-ı Kerim’de yer almasının anlamı nedir?
– Peygamberler Allah-u Teala’nın gönderdiği vahyi ümmetlerine tebliğ ile yükümlüdürler. Peygamber-Nebiler yol gösterici, örnek, seçilmiş uyarıcı ve müjdeleyicilerdir. Peygamberlerin duaları örnek dualardır. Bizlere duanın nasıl, ne durumda yapılacağının bilgisini vermekteler. Gerek peygamberimiz ve gerekse diğer peygamberlerin dualarını titizlikle okuyup incelemek gerekir. Bu dualar “REDDOLUNMAYAN DUALARDIR.” Peki, peygamberler nasıl bir ruh haliyle, nasıl bir acizlik haliyle bu duaları yapmıştır. İşte incelik buradadır. Peygamber oldukları halde yana yakıla, samimi kalp ve kul olduklarının bilincinde olarak dua etmişlerdir. Peygamberler, seçilmişler evet ama öte taraftan kuldurlar. Allah-u Teala bize peygamber dualarını bu yönüyle de örnek kılmaktadır. Seçilmiş de olsa kulun daima duaya ihtiyacı vardır. Allah peygamberler vasıtası ile bize duanın nasıl yapılabileceğini öğretmektedir.
Duayı sadece istek ve talep olarak anlamak eksik bir anlama mıdır size göre?
– Duayı sadece istek ve talep olarak ele alırsak evet eksik kalır. Dua geniş çerçeveli bir ibadettir. Dahası dua yaşam biçimidir. Duaya sadece talep ve istek olarak baktığımızda başı sıkışınca işi düşünce “İmdaaaat” diye bağıran birinin durumuna düşeriz. Oysaki müreffeh zaman dilimlerinde iken de duaya ihtiyaç vardır. Teşekkür, hamd duadır. Dua soyut olabildiği gibi somut da olabiliyor.
Örnek verebilir misiniz?
-Tabi. Dilimizle şükrettik, bu duanın soyut kısmıdır bir de bunu somutlaştırmak isteriz. Şükrümüzü ya ihtiyaç sahibi birine fiziki olarak yardımcı oluruz, ya da malımız ile yardımcı oluruz. İşte şükrün maddi kısmı somut olanıdır. Yani sadece alarak dua edilmez vererek de dua edilir. Örnekleri çoğaltabiliriz.
Pişmanlık içeren dualar ile hacet duaları arasında nasıl bir fark görüyorsunuz?
– Öncelikle dua boyutunda pişmanlık ve hacetin ne olduğunu belirtelim. Pişmanlık ve hacet arasındaki farklar ve benzerlikler nelerdir? Pişmanlık; herhangi bir davranıştan, hatadan dolayı duyulan mahcubiyet, iç huzursuzluğu, suçluluk ve ızdırap duyma halidir. Dini açıdan pişmanlık; yüce yaratıcının huzurunda af dilemenin, tövbe etmenin ilk adımıdır diyebiliriz.
Hacet ise ihtiyaç duyulan, muhtaç olunan şeydir. Dini açıdan hacet; yüce yaratıcıdan istekte bulunmaktır. Pişmanlık ve hacet temel itibariyle istekte bulunma olsa da biri maziye dönük, diğeri müstakbele dönüktür. Dolayısıyla arada küçük farklar mevcuttur. Pişmanlık tövbenin ilk adımı demiştik. Tövbenin ilk adımı ise istiğfar ve af dilemeyle başlar. Hacet geleceğe yani müstakbele bakması hasebiyle ihtiyaç olunana dair istek eklenir. Biri affedilme arzusunun yerine gelmesi, diğerinin istediği her neyse verilmesi…
Reddolunmayan dua var mıdır gerçekten?
– Duanın şartlarına riayet edilerek yapılan hiçbir dua “REDDOLUNMAZ” Bu müjdeyi bize Yüce Allah yet-i kerimelerle haber vermektedir. Peygamber duaları reddolunmayan dualardır. Onun içindir ki başta Hazreti Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) ve peygamberlerin yaptığı dualarla duada bulunmalıyız. Mü’min Sûresinin altmışıncı âyeti yapılan duanın kabul olacağını açıkça buyurmaktadır. “Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.” Şu var ki bazen dualar farklı formlarda kabul görmekte ve duayı yapan kişi zamanı, zemini ıskalayıp farkında olmayabilir.
Kişilik inşasında duanın yeri nedir ve nasıl onun şerefi olmaktadır?
-Duanın kişilik inşasında etkisi büyüktür. Dua terbiye etmek, disipline etmektir. Düşünün bizi karşılıksız seven ve bize daima rahman ismiyle merhamet gösteren bir yaratıcımız var. Doğarken avantajlı doğmaktayız zaten. Rabbini seven kendini sever. Kendini seven çevresindeki tüm varlığı sever. Dua teslim olmaktır. Teslim olmak da bir bakıma güven ve huzur demektir. Teslim olan birinin kendi güvende hissetmesi, sağlıklı bir psikoloji ve kişilik demektir. Teslim olan kişi yaratılış amacının farkındadır. Kulun yaratılış amacı kulluk- sevgi mutluluk, rızayı ilahiyi kazanmaktır. Yaratıcısının kendisinden istediklerini hayatının merkezine alması kaliteli bir kişiliğin oluşmasına vesile olmaktadır.
Yardım, talep, istek arz olunan, hamd ve övgülerin sunulduğu zatın en şerefli olması hasebiyle dua eden de bu şerefin tecellisiyle şereflenmektedir. Zira “Kulum!“ diyerek paye verilen insanoğlu dua ile ala-yı illiyine çıkıp şerefe erebilmektedir. Nitekim Allah-u Teala İsra Sûresi yüz on birinci âyetinde “And olsun ki, biz insanoğullarını şerefli kıldık, onların karada ve denizde gezmesini sağladık, temiz şeylerle onları rızıklandırdık, yaratıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık.” diye buyurmaktadır.
Elbette insanoğlunun bir kısmı bu şerefi taşıyamadı, taşıyamamaktadır.
Dua için bir bakıma kişinin olmak istedikleri diyebilir miyiz?
– Dua yaşam biçimidir derken kastettiğimiz tam da budur.
Ümitsizlik zamanlarımızda dua nasıl ümidimiz olmaktadır?
– Biliriz ki bizi duyan, işiten, huzuruna isteyen, sevgiyle kucak açan bir zat var. İşte bu his ve bilinç karanlığımızı dağıtmaya ve dua ile ümidimiz olmaya yetiyor.
Dua için Hak ile kul arasında sağlam bir iletişim, bir bağ diyebilir miyiz?
– Dua bir iletişim kanalıdır evet. Nasıl ki kitle iletişim aracı deriz. Bu araçlarla hedef kitleye ulaşmak isteriz işte dua da manevi iletişim kanalımızdır. Dua kul ile Rabbi arasında gözle görünmeyen kablosuz internet ağı gibidir. Kul ne vakit kalben ve kavlen huzura durur o ağ hemen aktifleşir.
Kul yürekten, samimi kalple Allah’ım derken karşılık gelir. Allah anında söyle kulum seninleyim diye buyurur.
Dini sadece Allah’a has kılmak açısından duayı şirk içermeden yapabiliyor muyuz sizce?
– Kimi zaman duayı kültürel çevre, örf, gelenek etkileyebiliyor. Bilinç burada devreye girer. Duamız nasıl olmalı ve hangi ritüeller şirke götürür, işte bunları bilmek, dua yaparken şirke düşmemek için
doğru kaynaklardan faydalanmak gerekir. “Reddolunmayan Dualar” kitabımız bu doğru kaynaklardan biridir fikrindeyim.
Duayı bağıra çağıra ve şiirsel cümlelerle yapmaya nasıl bakıyorsunuz?
– Dua belli bir adap, edep ölçüsüyle yapılmalıdır. Evet yakarmak gerekir fakat bu yakarma çığlık çığlığa değil nezaket çerçevesi içerisinde olmalıdır. En çok nezaketi hak eden ibadettir dua.
Son olarak namaz için ve özellikle her rekatında Fatiha Sûresini okumasını başlı başına bir dua olarak düşünebilir miyiz?
– Kesinlikle namaz başlı başına bir duadır. Furkan Sûresinin yetmiş yedinci âyet-i kerimesinde “De ki: ‘İbadetiniz (duanız) olmasa Rabbim size ne diye değer versin? Ey inkarcılar! Yalanladığınız için, azap yakanızı bırakmayacaktır.’ ” buyurmaktadır. Salat aynı zamanda dua manasını da içermektedir. Namazın başlangıcından sonuna kadar dua etmekteyiz. Örneğin Fatiha ile hamd övgü, rahmetin akabinde af dilemekteyiz. Hasılı diyebiliriz ki namaz başlı başına duadır.
ZEYNEP HAŞEMİ BAYRAKTAROĞLU KİMDİR?
İlk ve ortaöğrenimini memleketinde tamamlayan yazar bir yandan da babasından İslamî ilimler eğitimi almaya devam etmiştir. Medrese usulü sarf, nahiv, hadis, tefsir, fıkıh, mantık, kelam ilimlerini okurken öte taraftan da ilahiyat fakültesinde yükseköğrenimini tamamlamıştır
Ayrıca İletişim- Halka İlişkiler – Tanıtım bölümü mezunu olan Zeynep Haşemi, eğitim alanında da yüksek lisans yapmıştır. (Karakter ve Değerler Eğitimi)
Yazarımız çalışma hayatına Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde Kur’an-ı Kerim öğretmeni olarak başlamış, akabinde Millî Eğitim Bakanlığı’nda din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni olarak çalışmaya devam etmiştir.
Basılmış eserleri: Sevgi Kuşun Kanadında, Paçanya Krallığı, Akıllı Kedi Zimzo, Umut Çiçekleri ve Red Olunmayan Dualar.
Evli ve iki çocuk sahibi olan yazar İstanbul’da ikamet etmektedir.