KABARMIŞTI yüreği, ağlıyordu. Hem ne ağlamak…
Elim ayağıma küsmüştü sanki müdahale etmek istedim ama başaramadım. Çünkü kavramakta aciz kaldım. Ağlamanın çeşitleri üzerinde okumalarım olmuştu lakin bu ağlamayı o tasniflere sokamadım.
Kalakaldım. Bu nasıl ağlamaktı böyle?
Bir yürek ağlaması mı kalp sıkışması mı bu, bilemedim.
Hasretin közünde kalmışların ağlaması böyle olur dedim içimden.
Bu sıradan bildiğimiz ağlamalardan değildi. Tüm duyguları ve bedeni bu ahenkte ortaktı.
Bir ağlama cemiydi sanki. Her his ve her uzuv birbirini destekliyordu. Uyum çok âşikardı.
Böylesini daha evvel ne duymuş, ne okumuş ne de şahit olmuştum.
Başkaydı.
O ağlıyor ben yıkanıyordum.
O ağlıyor seller benden akıyordu. Boşaldı tüm vücudum. Hissiz kaldığımı sandım.
Daha fazla dayanamadım bende ona eşlik ettim. Birlikte ağlıyorduk.
Ne kadar zaman geçti böyle bilmiyorum beni fark eder gibi oldu. Hafif bir tedirginlik hissettiğini gördüm. Bana doğru döndü ve bu bir gönül ağlamasıdır nazarım dedi.
Gözyaşı neredeyse rahmet oraya iner buyurmuş Hz Pîr Mevlâna. Bir süre sessiz kaldı ve devam etti.
Göz yaşı ruhun zemzemidir. İyi gelir, yıkar insanı, arıtır, paklar. Gereklidir de hem. Ayrıca herkese de en çok ağlamak yakışır. Sonra bir müddet sustu yine ve ellerini uzattı, kaşlarımı düzelterek sen ağlama kirpiklerin ıslanır dedi.
Islanmıştı.
Islansın dedim ustam ıslansın ne çıkar. Aydınlandı yüzü, gözleri parladı. Hadi o zaman gel beraber biraz daha ağlayalım.
Ağladık. İkimizin de kirpikleri ıpıslaktı.
Gönlümüz mü, o nasıl da berraklaşmıştı.
09.01.2019