SEVMEK benzemek diye bellemişti. Yıllar evvel bir derginin arka iç kapağında okumuştu. Çok etkilenmiş bu sözü not defterine aktarmıştı hemen.
Bunu ilke edindi. Hayatını ve ilişkilerini buna göre düzenledi. Hiç sorun yaşamadı. Hep sevildi ve sevdi.
Soranlara kendini ayrıştırma diyordu. Sevdiklerinle zihni ve fikri ayrışımlara fırsat verdiğinde bunu bir daha sınırlamak mümkün olmuyor ve makas alabildiğine açılıyor. Sonrasında ise boşa giden emekler.
Tüm bu nedenlerle aykırılığı değil uyumu esas aldım diyordu bu uzun mutluluğun sırrını soranlara.
Ben sevdiğime benzemeye çalıştıkça gördüm ki, o da bana benzemeye başlamış.
Bir süre sonra eşduyum en yüksek noktaya ulaştı. O kadar ki, başımız bile aynı anda ağrır oldu.
Bir bütünlük haliydi bu. Ayrılık gayrılık gitmiş tevhid olduk.
Eş olarak kalmadık sadece her hususta eşleştik. Benzeştik. Bizi görenler aynı anneden dünyaya geldiğimizi bile sanır oldular.
Bu kadar yani diyenler oldu, evet ama bu kadar değil diye cevapladı.
Sesimiz bile eşleşti. Tonlamalarımız, kurduğumuz cümlelerin uzunluğu, seçtiğimiz kelimeler, vurgularımız… Hepsi aynîleşti.
Bunun adı nedir dediler en son. Bir isim koymak illa gerekir mi bilemem ama gerekiyorsa titreşim uyumu diyebiliriz dedi.
Kalplerimiz aynı anda, aynı şiddette ve aynı tonda titreşti, birleşti ve uyuştu.
28.05.2019