Travmaların Tahribatı ile Nasıl Başa Çıkılır?

UĞUR CANBOLAT

Günlük hayatta travma kelimesini sıkça duyuyor, sıkça kullanıyoruz. Ancak ne travmanın çeşitlerini, ne de etkilerini yeterince biliyoruz. İki gündür yaşadığımız “Yüzyılın Depreminin” hâlâ sonuçlarını tam olarak kestiremiyoruz. Kayıp sayılarının her dakika arttığı da hepimizin malumu. Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver ile genel travma, travma sonrası stres bozukluğu, travmatik olaylar karşısında nasıl davranmak gerektiği konusunu irdelemeye çalışırken iki ayrı uzmanın deprem travması konusundaki görüşlerine de yer verdik.

Milletimize geçmiş olsun dileklerimizi iletirken istifade edeceğinizi düşündüğümüz bu söyleşiyi siz İstiklal Gazetesi okuyucularına arz ediyoruz.

—-

Travma kavramıyla eskisine nazaran daha sık karşılaşıyoruz. Biz meselenin psikolojik boyutunu ele alalım. Psikolojik travmayı nasıl tanımlarsınız?

-Kişinin güçsüzlüğüyle, bedeninin ve becerilerinin sınırlarıyla yüzleşmesi durumunu psikolojik travma olarak adlandırıyoruz.

Psikolojik travmada kişi neler hisseder?

-Kişi karşı koyulamaz bir güç yüzünden çaresiz kalır. Şöyle örnekleyebilirim: Kaygan zemin yazısını görmenize rağmen koşarsanız, düştüğünüzde şaşırmazsınız; çünkü olayı denetleyebilir, neden düştüğünüzle ilgili bağlantı kurup düşmenize bir anlam verebilirsiniz. Oysa bir arkadaşınızla yolda neşeli bir şekilde sohbet ederken biri aniden gelip kolunuzdaki çantayı kapıp kaçarsa olayı denetleme, bağlantı kurma ve anlamlandırma gibi başa çıkma becerileriniz felce uğrar.

Örneklediğiniz şekilde yaşanan bir olayın etkisi sonrasında da devam eder mi? Olayı yaşayan kişinin davranışları ne olur?

-Önemli bir konu… Yaşanan bu olayın etkisi öyle sarsıcı olabilir ki, kişi bir daha o arkadaşıyla görüşmek dahi istemeyebilir, o semtten her geçişinde içine korku dolabilir. Bu tür travmatik olaylar, kişiye yoğun çaresizlik ve dehşet hissi yaşatır, felaket yanıtı oluşturur.

Travma oluşturan en yaygın olaylar nelerdir?

-Özetle söyleyecek olursak; doğal afetler, savaşlar, trafik kazaları, işkence, tecavüz, iş kazaları, saldırıya uğrama, ani gelişen hastalıklar, ani yakın kaybı, tutsak edilme, eş tarafından aldatılma tipik travmatik olaylardır. Ancak evinde hiç kötü söz duymaya alışık olmayan bir çocuğun öğretmeni tarafından aşağılanması da travmatik etki bırakabilir.

Travma yaşayan herkes yaşadığı olaya aynı tepkiyi mi verir? Tepki türünü ne belirler?

-Travmaya verilen tepkiler aynı değildir. Bu farklılıkta mağdurun yaşı, cinsiyeti, eğitim seviyesi, kişilik yapısının yanında travmanın niteliği, şiddeti ve kişi tarafından nasıl anlamlandırıldığı da rol oynar. Travma sonrası sosyal çevrenin ve toplumun verdiği destek de önem taşır.

Travmaya uğrayan kişi etkilerini herhalde ilk dönemlerde yaşar. Klinik pratiğiniz açısından baktığınızda siz neler görüyorsunuz?

-Psikolojik travma yaşandıktan sonraki ilk bir ay içerisinde bazı ruhsal sıkıntıların doğması doğal olabilir. Bazen ilk bir ay ruhsal sıkıntı çok yoğun olarak görülebilir.

Nedir bunlar? Mağdur ne tür ruhsal sıkıntılar yaşayabilir?

-Uyku ve iştah bozulabilir, korku ve öfke doğabilir, kâbus görülebilir. Vücutta uyuşmalar, aynaya bakınca kendini tanıma güçlüğü ya da çevreyi yabancı algılama gibi belirtilerle de karşılaşılabilir. Bu duruma akut stres bozukluğu denir ve ilk bir ay içerisinde geçmesi beklenir. Ancak psikolojik sıkıntı bir aydan daha uzun süre devam ederse travma sonrası stres bozukluğunun geliştiği düşünülebilir.

Travma sonrasında verilen ruhsal tepki veya belirtiler mutlaka ilk aylarda mı görülür?

-Hayır, bazen yaşanan travmatik bir olaydan hemen sonra hiçbir ruhsal tepki gözlenmeyebilir. Ancak travmadan 6 ay, hatta 20-30 sene sonra bile ruhsal sıkıntılar baş gösterebilir.

Yaşanan travmaların travma sonrası stres bozukluğuna (TSSB) yol açtığını biliyoruz. Her travma sonrasında bu rahatsızlığın gelişmesi beklenir mi?

-Travmanın niteliği ve yoğunluğu travma sonrası stres bozukluğunun (TSSB) gelişimi açısından önemlidir. Ancak her travmatik olay yaşayan kişide travma sonrası stres bozukluğu gelişmez.

O halde buradaki etken nedir? Hangi faktörler bu rahatsızlığın gelişmesinde rol oynar?

-Travmatik olay öncesindeki yaşanan bazı olumsuz durumlar risk faktörüdür. Mesela ailede psikiyatrik hastalık öyküsünün varlığı, çocukluk çağı travması, ebeveyn yokluğu, kişi 10 yaşından küçük iken anne-babasının ayrılması, içe dönüklük, kaygılı, endişeli, vesveseli kişilik yapısı, daha önce geçirilen psikiyatrik bir hastalık, olumsuz yaşam olayları, kadın olmak gibi durumları risk faktörleri olarak sıralayabiliriz.

Burada yaşanan olayın tekrarlanmasının etkisinden de söz etmek mümkün müdür?

-Elbette mümkündür. Travmatik olayın şiddetinden çok, olaya maruz kalma sıklığı psikiyatrik hastalık gelişimini tetikler. Sadece travmaya maruz kalma değil, olaya tanık olmak da örseleyicidir; çünkü suçluluk duygusuna neden olur. Örneğin depremde yakınlarını kaybeden bir kişi sadece onları kaybettiği için acı çekmez, aynı zamanda hayatta kalmanın verdiği suçlulukla da savaşır. Benzer şekilde, savaşta arkadaşları şehit olmuş ya da sakat kalmış bir asker eve sağlam bir bedenle dönmekten mutluluk duyamayabilir. Arkadaşlarının ölümüne kendisi sebep olmuş gibi hissedebilir.

Travma sırasında kişinin sergilediği tutum da sonraki ruhsal hastalık gelişimini etkiler. Örneğin, tecavüz sırasında pasif kalan kişilerde direnen kişilere göre daha fazla TSSB gelişir. Yani kişi karşısındaki güçle başa çıkmak için ne kadar savaşırsa olayın ruh sağlığına uzun dönemdeki etkisi o kadar az olur. Yaşanan olayın şiddetinin nasıl algılandığı da önemlidir. Asansörde kapalı kalan kişi dehşete kapılarak artık asla oradan çıkamayacağını ve havasızlıktan boğularak öleceğini düşünürse hayatının geri kalanında asansöre binmesi çok zor olacaktır.

TSSB vakalarında nasıl bir tedavi uyguluyorsunuz?

– TSSB sadece beynin değil, bütün bedenin çalışmasını olumsuz etkiler. Travma yaşayan bazı kişiler acılarını dindirebilmek için alkol ya da uyuşturucu maddeler kullanarak bir nevi kendi kendilerini tedavi etmeye çalışırlar ki, bu durumda da alkol ve madde bağımlılıkları gelişir. Bu tehlikenin önüne geçmek için TSSB tedavisinde ilaç kullanılması gerekir.

Tedavi sürecinde terapi de önemli yer kaplar. Seçilecek psikoterapi yöntemi kişiden kişiye göre değişiklik gösterir. Ancak Marmara Depremi ve diğerlerinden sonra edinilen deneyimler sonucu, EMDR (göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme) adlı yöntemin travmatik anılardan kurtulmada hızlı etki gösterdiği ortaya çıkmıştır. Mağdurun durumuna göre tedavide bu yöntem kullanılabilir.

Travma sonrasında güven sorunu yaşanıyor mu?

-Evet, sorunuzda dikkat çektiğiniz gibi travmaya maruz kalmış birisi için dünya artık güvenilir bir yer değildir. O kişi özellikle de insan eliyle yapılmış bir travmaya maruz kalmışsa insanlara olan güvenini kaybeder. Her an her yerden bir zarar görmeyi bekleyerek insanlardan uzaklaşır.

O halde çevrenin, yakınların durumu ve yaklaşımları da önemlidir diyebilir miyiz?

-Travmatik olay sırası ve sonrasında mağdurun çevresinin, yakınlarının verdiği tepkiler önemlidir. Bu tepkiler ruhsal sorunların gelişiminde de etkili rol oynarlar. Mağdur, yaşadığı olayı başka insanlarla paylaşabilirse dünyayı anlamlı hisseder. Yakınlarının destekleyici tutumu güven duygusunun onarılmasını sağlar. Böyle bir kişi rahat bırakılmak istediğini söyleyerek ona yardım etmek isteyenleri uzaklaştırmaya çalışsa da, yalnız kalmaması psikiyatrik hastalık gelişimini önlemede yardımcı olur. Yakınların yanı sıra toplumun travma geçiren kişiye verdiği destek de önemlidir.

Bu süreçte mağdura yaklaşım şekli, kullanılan dil önemli mi? Ötekileştirici ve suçlayıcı tavırlar örseleyici ve pekiştirici olmaz mı?

-Kesinlikle öyle. Yargılayıcı olmamak gerekir. Örneğin eşinden sürekli dayak yiyen bir kadına “Sen de neden eşinden boşanmadın?” demek, o kadının kendini suçlu hissetmesine neden olur. Kadın zaten yaşadığı sıkıntı nedeniyle çaresizlik duygusu içerisindedir ve dayak yediği için neredeyse kendini suçlu hissedecek kadar kafası karışmış bir haldedir. Dolayısıyla mağdurla yakınlık kurarken suçlayıcı tavırdan kaçınmalı, özenli bir dil kullanılmalıdır.

___

DEPREMDE ZARAR GÖRENLERİ  YALNIZ BIRAKMAYIN, ONLARA DESTEK OLUN.

Üsküdar Üniversitesi kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan depremde zarar görenlerin yalnız bırakılmayıp onlara destek olunmasına dikkat çekti. Tarhan deprem travmasının insanlar üzerinde benzer özellikler gösterse de kişilere göre farklılıkların söz konusu olabildiğine dikkat çekti. Deprem sonrası ilk aşamanın şok dönemi olduğunu ifade eden Tarhan, şok döneminde kişinin bloke olma durumunun ortaya çıktığını söyledi. Kişi yemek ve içmekten kesilir. Yemek yemeyi ve su içmeyi unutur adeta. Boş boş bakarlar etraflarına. Yakınları yıkıntının altında olduğu için bu kişiler duygusuz kalırlar. Çünkü bu kişilerin beyni kendini kapamıştır. Aşırı üzüntü nedeniyle beynin kendini korumaya alması hali aslında bu durum. Beyin algıları kapatıyor. Bu süreç kiminde daha uzun sürebildiği gibi kiminde kısa sürüyor. Ardından protesto dönemi başlıyor. Kriz tarzında tepkiler ortaya koyuyor kişi. Ve sonrasında da kabullenme süreci başlıyor. Bu evreler ortalama 2 ay kadar sürüyor.” dedi. 

 TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU BELİRTİLERİ

1.  Yeniden Yaşantılama: Kişi olayı tekrar yaşıyormuş gibi hisseder, olayın görüntüleri sebepsiz yere gözü önüne gelir (flashback), olayı rüyasında görür.

2. Kaçınma: Mağdur olayla ilgili hafıza kaybı yaşar, olayla ilgili yer ve kişilerden uzaklaşır, olay hakkında konuşmaktan kaçınır, içe kapanır, unutkanlık yaşar.

3. Aşırı Uyarılma: Gerginlik, uykusuzluk, yerinde duramıyormuş hissi, irkilme, öfke patlamaları, dikkati toplayamama gibi belirtilere rastlanır. Bütün bunlar bize travma sonrası stres bozukluğunu düşündürür.

DEPREM, KAYIPLAR VE YAS

Olay anında bir şok ve uyuşma duygusu hissedilir.

Sevdikleri insanın öldüğüne/ bu olayın gerçek olduğuna inanamıyor olabilirler.

Onun ölümüne engel olamadığını düşünüp ölüm gerçeği ile yüz yüze geldiği için yoğun bir çaresizlik duygusu içine girebilir.

Yaşadığı acı içinde kendisini çok yalnız hissedebilir.

Kaybettiği yakınının yüzü, gözünün önünden gitmiyor olabilir.

Kimileri resimlerine bakamaz, kimileri ise resimlerine bakarak rahatlayabilir.

Onları kurtaramadığını düşünüp, kendisine ve diğer insanlara öfke duyabilirler.

Kendisini ya da başkalarını suçlayabilirler.

Herkesin bu tür olaylarla başa çıkma, kendini rahatlatma yolu farklı olabilir.

Kayıpları olmayan insanların gülüp eğlenmeleri onlara dokunabilir.

Karamsarlık yaşayabilir, hiçbir şey yapmak istemeyebilirler.

Gerginlik ve tedirginlik içinde, yerinde duramıyor olabilirler.

Uykusuzluk, konsantrasyon güçlükleri çekebilirler.

Boğazında bir yumru hissi, göğsünde ağrı olabilir.

Ağlamak istediği halde ağlayamayabilirler.

Alkol ya da ilaçlara başvurmuş ya da başvurmayı düşünüyor olabilirler.

Kendi ölümünü düşünüp korkuya kapılabilirler.

İçine kapanmak isteyebilirler.

DEPREMDEN SONRA TRAVMA

Deprem geçmiş olsa da psikolojik etkilerinin devam edeceğini belirten Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Semra Baripoğlu, meydana gelebilecek travmalara karşı dikkatli olunması gerektiğini söylüyor.

Şiddetli depremlerin travmalara yol açabileceğini belirten uzmanlar, “Bazı kişilerde kalıcı bir psikolojik sorun diyebileceğimiz durumlar yani Travma Sonrası Stres Bozukluğu oturabilir ve yerleşebilir. Erken müdahale önemli” uyarısında bulunuyor.

NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Semra Baripoğlu, depremin travmaya yol açabileceğini söyledi. Doğal bir afet olan depremin güçlü, şiddetli ve ciddi bir hasara neden olması halinde psikolojik travmaya yol açabileceğini kaydeden Baripoğlu, “Bu travmanın belirtilerinde kişi aşırı derecede korku yaşayabilir. Kişi ilk anda ve ilk dakikada şoka girebilir. Bazı kişilerde görüldüğü gibi tehlikeli bir kurtuluş yolu seçilebilir. Çaresizlik ve panikleme duygusu yaşanabilir. Kişi kendini çaresiz hissedebilir, tabi ki ölüm korkusu o anda kişiyi etkisi altına alır” diye konuştu.

DEPREM SONRASI TRAVMA BELİRTİLERİ

Yaşanan travmanın izleyen günlerde de depremin şiddeti, kişinin yaşına, depreme nerede yakaladığına, bu deprem sırasında veya sonrasında herhangi bir sevdiğini veya yakınını kaybedip kaybetmeyişine göre değişebildiğini ifade eden Doç. Dr. Semra Baripoğlu, “Deprem tabii ki kişinin psikolojik savunma sisteminin gücü ve güçlülüğü baş etme becerilerine bağlı olarak da şiddeti belirlenecek bir psikolojik travma etmenidir” dedi.

Doç. Dr. Semra Baripoğlu, depremden etkilenenlerde aşağıdaki belirtilerin ortaya çıkabileceğini ifade ederek “Sürekli bir korku, irkilme tepkisi, en küçük bir sesten etkilenme, uyku bozukluğu, iştahta azalma, ağlamalar, sürekli o anın gözünün önüne gelmesi kişi ve kimseyle konuşmak istememe gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Bu belirtiler kişiden kişiye değişir ama sıklıkla görülen belirtiler bunlardır. Bazı kişilerde sık sık kendini kaybetmeye kadar belirtiler ortaya çıkabilir.”

DOÇ.DR. BARIŞ ÖNEN ÜNSALVER KİMDİR?

1977 yılında İstanbul’da doğdu. 1995 yılında Kadıköy Anadolu Lisesi’nden mezun oldu. 2001 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldu ve 2006 yılında aynı fakültede Psikiyatri uzmanı oldu. 2006 ve 2009 yılları arasında Kastamonu Devlet Hastanesi’nde psikiyatri uzmanı olarak devlet hizmet yükümlülüğünü yerine getirdi. Kendi isteğiyle devlet memurluğundan ayrıldı. Psikiyatri alanında yerli ve yabancı çeşitli makaleleri, kitap bölümleri ve İngilizce’den Türkçe’ye çevirileri bulunmaktadır.

Alışverişkolik adıyla bir kitabı bulunmaktadır.

Evli ve bir çocuk sahibidir.

08.02.2023

https://www.istiklal.com.tr/haber/travmalarin-tahribati-ile-nasil-basa-cikilir/738459

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir