ÖVÜNMEYİ seviyordu. Her zaman özel ve önemli hissetmek konusunda ısrarlıydı. Girdiği topluluklarda dikkatleri kendi üzerine çekmeyi bir hayat tarzı haline getirmişti. Ne kendisini sorgulayan olmuştu bugüne kadar ne de şahsı bunu yapmıştı. Alıştığı bir durumdu yaşadığı.
Gerçekçi hayallere sahip olmakla fantezi arasındaki farkı idrak edememişti, çoğumuz gibi.
Aslında duygusal körelmeydi içinde bulunduğu hal.
Kendisini herkesten ve her şeyden önemli görüyordu ama içine düştüğü durumu göremiyordu. Hükümleri ve beğenileri veriye dayalı değildi. Hadiseleri giydirmek istediği elbiselerle değerlendiriyordu ve bu gerçek değildi.
Sevildiğini sanıyordu ama gerçekte sevilmiyordu.
Güçlü addediyordu kendisini ama inadına güçsüzdü, yaptığı gösteriden ibaretti.
Bilgili, görgülü görünmesi bile sahteydi. Kulaktan duyduğu malumatları ve internetten öylesine bakıp geçtiği şeyleri gerçek bilgi sanıyordu.
Oysa gerçek mücevher takmak ile taklidini taşımak aynı olabilir miydi?
Bir gün çocukluğundan beri bir daha görmediği mahalle arkadaşı ile karşılaştı. Oturup uzun uzun konuştular. Daha doğrusu arkadaşı kendisini anlatmıştı. Hayret ettiği şu ki; yıllardır kimseyi dinlememiş hep kendisi konuşmuştu. Onu bu kadar uzunca dinleyebilmesine kendisi de hayret etmişti. Arkadaşı kendi değişim dönüşüm hikâyesinden bahsetmiş ve sohbeti şu cümleyle sonlandırmıştı: “Yıllardır kendimle ilgili var olmayan sonuçlar çıkarmışım. Hepsi balonmuş.”
Bu onu çok düşündürdü ve kendisini de bu hükme dâhil etti.
Ve haksız değildi ilk defa.
18.03.2020