“NASILSIN?” diye sordu karşılaşmamızın ilk dakikasında. “İyiyim” dedim tereddütsüz.
Bu ona kâfi gelmemişti. Yüzü bulutlandı. Hüzünlendi.
“Tüm kayıplarımız buradan kaynaklanıyor. Yetinme hususunda çoğu defa yanlış noktada duruyoruz” diyerek devam etti.
Duraladım.
Anladığım şuydu. Yetinmemiz gereken çevremize ve bize zarar veren kötü duyguları hayatımızda ortaya çıkarma hususunda durmayı bilmeyip sonuna kadar devam ediyor olmamıza karşın iyi ve hayırlı iler mevzusunda minik bir iyilik zuhura getirmemiz durumunda bunu yeterli görerek hemen duruyor olmamızı doğru bulmuyordu.
Haklı mıydı, evet, sonuna kadar haklıydı.
Zarar vermeye gelince kendimize ve dostlarımıza frene basmıyorduk.
Ya hayır ve güzel işlerde durum ne?
Hep gerideyiz. Minicik bir belirti ve emek sonrasında yorulup durmak. Biraz da başkaları yapsın duygusuna kapılmak. Çok şey yapmış gibi “Gerisini de başkası yapsın” havaleciliğine sığınmak.
Ayrılırken söylediği söz şunca seneye hiç aldırmadan hâlen taptaze duruyor zihnimde.
“İyi, yeteri kadar iyi değildir!”
11.06.2020