HER zaman kendini özel ve önemli olarak görür etrafında pervane olunmasını beklerdi.
İşin doğrusu bunu oluşturmak için çok fark edilmeyen ama etkin çabaları da olurdu.
Tevazu perdesi altında gizlenmiş bir övülme talebi her zaman artarak devam ediyordu. İstediğini elde edemediği vakit muhatabının kişiliğine göre kimi zaman direkt kimi zaman ima yoluyla rencide edici davranışlar gösterirdi.
Ben alışmış olduğumdan aldırmıyordum.
Özüne inanıyordum.
Gün gelir değişir umudundaydım.
Öyle de oldu.
Son karşılaştığımızda bambaşka bir hâl içinde buldum kendisini. Sormama fırsat vermedi.
“Aynı çiçeğin tozuyuz imanım” dedi.
Bu egoya ne gerek var. Kimden ne farkımız var ki üstünlük taslayalım gibi anlamlar içeriyordu.
Konuyla sonradan bağlantı kurabildiğim bir cümlesine ise şaşıp kalmıştım.
“Göz, azdan daha azını görür. Gönül ise başka…”
Nasıl mutlu olduğumu, memnuniyet duyduğumu kelimelerle anlatamam.
Nasıl oldu bu der gibi kendisine baktığım vakit temel gerçeği açıkladı.
“Sevdim ve sevildim. Varlığı ile dirildim” dedi.
“Yokuşa sürmeye çalıştım su artık yüreğimin mecrasında akmaya başladı.”
Âşık olmuştu belli ki…
Yüreğinin hizasına koydu bir yürekle buluşmuştu.
Bir çeşme gibi sonsuzluğa birlikte akmaya başlamışlardı.
22.09.2020