Bir Bavulu Olmalı İnsanın

Bu bavul muhabbetle tıka basa dolu olmalı. Sımsıcak selamlar, tatlı tebessümler, birikmiş merhabalar ve hasretler olmalı içinde.

Ve elbette firkate son veren tadına doyulmaz vuslatlar barındırmalı.

Özgür uçan kuşların gölgesi düşmeli o bavula.

Cıvıldaşan sesleri almalı içine mesela…

Su içen ceylanların suretleri düşmeli içerisine…

Bir babanın akşam eve dönüşünü içine sığdırmalı, akşamı zor eden çocuğun tüm coşkusunu almalı içine…

Yetmez.

Dua ile sevilenin arkasından kapatılan kapının sesini de, akşam heyecan ve yürek titreyişleriyle açılan tebessümlü karşılamalarını da dâhil etmeli…

O bavul yitiklerimizi aramalı, bulmalı ve muhafaza etmeli…

İşte bu hissiyatlarımızı içinde çokça barındıran bir dergi var: Yitik Bavul.

Bu bavulu bulmak ve içindekileri öğrenmek maksadıyla şair ve yazar Sıddıka Zeynep Bozkuş’un kapısını çaldık ve bavulu siz İstiklal Gazetesi okuyucuları için açmasını istedik.

UĞUR CANBOLAT

___

Dergi çıkarma ihtiyacı nasıl oluştu? 

-Öncelikle böyle bir mülakat için bizi seçmiş olmanızdan dergimiz  adına mutluluk duyduğumu belirtmek isterim Uğur Hocam. Ayrıca İstiklâl gazetesi yönetimini de böyle güzel bir çalışmaya olanak verdiği için yürekten kutluyorum. 

Dergi çıkarmak tam da sorunun kökünde olduğu gibi bir ihtiyaç idi. Yazmak nasıl ki bir ihtiyaç haline geldiğinde devâ ise dergiler de bu şekilde yazılan eserleri  özenle koruyup biriktiren bir kumbara görevi yapmalıydı. İnsan alâk hâlinden itibaren  bir yere dayanmak, yaslanmak, tutunmak ister. Atölye derslerinden sonra öğrencilerimizin şevkini korumak ve eğitimlerinin de devamını sağlamak bir atölye dergisi ile mümkündü. Elbette burada değerli yazar arkadaşlarım da iyi örnekler ile dergimizi taçlandırmak suretiyle yer almalı, mail vasıtasıyla  bizlere ulaşan okurlarımız  için de  Yitik Bavul, bir okul, bir çatı olmalıydı. 

Tam olarak hedef kitlenizi nasıl belirlediniz? 

-Derginin ismine uygun bir şekilde Kültür Edebiyat ve Sanat içeriklerine meraklı, kesinlikle eleştirel, okumadan haz alan, modern, yeniliklere açık, eskiyi de  yeniyi de objektif bir biçimde gözlemleyebilen ve her birinden keyif almayı bilen, hayatın içinde acı- tatlı her şeyin barındığını bilen, hoş görülü, kendiyle barışık, özgür ruhlu, sadece hayatın renklerini görmek isteyen ön yargısız  insanlar.

Dijital olarak çıkıyor olmanın avantajları var mı? 

-Kesinlikle evet. Öncelikle, bizim kâr- zarar, abone edinmek gibi  dertlerimiz yok. Dolayısıyla kimsenin yazısını gerçekten beğenmedikçe dergiye almıyoruz. Ünlü bir yazar dahi olsa bu prensip şaşmıyor. Okur kitlesi olarak da ücretsiz bir dergi olduğumuz  için yine sınır tanımıyor herkesin ulaşabileceği bir dergiyi temsil ediyoruz. 

Yitik Bavul ne demek? 

-Bir ayağıyla tarihi, sosyolojiyi, felsefeyi, edebiyatı, tasavvufu, kültür ve sanatı v.b, diğer ayağıyla yitirilen değerleri sarmalayan; dünü, bugünü ve yarını kucaklayan bir bavul. 

Dergi ismi nasıl belirlendi? 

-Bavul, hem çok eskiyi hem de çok yeniyi kucaklayan; yolculuğu, şu koca dünya’da insanın  edinebileceğinin ancak bir valiz yük olabileceğini, konar- göçer oluşumuzu v.s simgeleyen  eskimez bir kelimeydi fakat Yitik Bavul olursa daha derinleri, kıymetli olan pek çok şeyi barındıracaktı. Tam da istediğimiz buydu. 

Piyasada olan diğer dergilere göre sizin ne gibi farklarınız var? 

-Öncelikle az önce de söylediğimiz gibi bizim dergide iyi olmayana yer yok. İçerik olarak da insani değerlere saygılı, eğlendiren, düşündüren, söyleyen fakat üstelemeyen, fikir satmayan, insanı insan olduğu için anlayan ve anlatmaya çalışan biraz örtük, biraz sanatlı, eğlenceli, okuru usandırmayacak kadar süslü, meselesi olan fakat usulca söyleyen, teknik ve imge  barındıran  bir üslup hakim. Tabii bu tercihin, derginin genel yayın yönetmeni olarak benim aynı zamanda kişisel gelişim eğitmenliği yapmam ve yediden yetmişe öğrenci ile birlikte olmamla bağlantısı var.  

Ayrıca dergimizin farkı, incelenirse sayfa başlıklarında da görülebilir: Fotoğraf Okumaları, sivrisinek     (eleştiri), Tablo Okumaları, Yitik Hazineler, Masal Sandığı, Film Okumaları gibi… 

Yazı kadronuzda kimler var? 

-Yazı kadromuzda  avukat, doktor, psikolog, öğretmen, ev hanımı, Üniversite öğrencisi  vb. alt yapıları ile bize katılan pek çok talebemiz var. Her sayı mail adreslerimize gönderilenlerin en iyisini almak durumunda olduğumuz, her geçen gün öğrenci sayımız genişlediği ve mail ile dışarıdan da bizlere yazı gönderen – amatör/ usta yazar- okurlarımız olduğu için bu konuda da esnek davranıyoruz. Dolayısıyla, sayfa sahibi ya da dergide görevli  dostlarımızın isimleri daha sabit  iken: Bendeniz Sıddıka Zeynep Bozkuş, Serap İtik, Nurşen Gümrükçü, Tekmile Değerli, Merve Begüm Daş , Betül Öztürk… Diğer  isimler değişkenlik gösterebiliyor. Düzenli ya da zaman zaman  dergimizde yer alan bazı yazar dostlarımızın isimleri de şöyle:  

Uğur Canbolat, Recep Garip, İbrahim Birgül, İlkay Coşkun, Şener Öktem, Muhammet Korkmaz, Ali Ömer Akbulut, Mustafa Soyuer, Talip Koktaş, Ercan Köksal, Mustafa Uçurum,  Mustafa Işık, Süheyla Karaca Hanönü, Hüseyin Akın, Gökhan Akçiçek, Mehmet Şirin Aydemir, İsmail Güçtaş v.s 

Yeni yazarların çıkması konusunda nasıl bir çalışmanız var? 

-Yazar adaylarımızı, yetenek ve eğilimlerini, hayat tecrübelerini ve hayata bakışlarını gözlemliyorum. Sonra da onları yönlendiriyorum. Örneğin Fotoğraf Okumaları yapan öğrencimiz uzun yıllar fotoğrafçılık ile ilgiliydi. Yazarlık atölyesindeki  eğitimlerimiz sona erince ondaki yazma  iştiyakını ve devam etme arzusunu fark ettim. Ardından, şu an  yürüttüğü köşeyi kendisine teklif ettim. Her sayı yazacağı fotoğraf ile ilgili istişare ederek  atölye eğitimimize devam ediyoruz. Yazarımız gelişirken dergimiz zenginleşiyor böylelikle. Editörlerimiz de dâhil olmak üzere hep atölye eğitimlerimizden geçmiş ve tarafımdan seçilip yönlendirilmiş yol arkadaşlarımızdan oluşmaktadır. 

Yayınlanan yazıları ne gibi kriterlere tabi tutuyorsunuz? 

-Bu anlamda pek çok kriterimiz olmakla birlikte özetle dergiye kabul ettiğim eserlerde şu nitelikleri arıyorum:  Meselesi olan ama yumuşakça söyleyen, ezbere değil özgün düşünen ( özellikle deneme için ), özenli ve özgür söyleyen, hangi türde yazdığını bilen, türün pek çok örneğini okumuş olduğunu üslubunda hissettiren yazılar olmalı.  

Derginizde hikâye ve şiir dengesi nasıl kuruluyor? 

-Şiir konusunda oldukça titiz olduğumuz için mümkün olduğunca az şiir alıyoruz. Hikâye olarak da her sayı beni ve  editörlerimizi yormayacak sayıda ve okuru usandırmayacak  uzunlukta eser alıyoruz. Gelen iyi bir hikâye ise dayanamayıp teraziyi – zevkle ve keyifle-bozduğumuz da  oluyor.  

Siz yıllardır yazarlık kurslarında dersler veriyorsunuz. Dergi bu zeminden nasıl yararlanıyor? 

-Dergi tam da bu zeminde duruyor Hocam. Dünyanın iki öküzün sırtında dimdik duruşu ve onun da altındaki denizde oynaşan balıklar ile zaman zaman sarsılması  fakat bunun evrene canlılık ve esneklik sağlaması düşüncesi gibi Yitik Bavul’un zeminini tam da atölyeler oluşturuyor. Bu bakımdan her daim bizi dinamik, taze -canlı- tutan   balıklar  oynaşıyor tabanımızda  biz de  böylelikle besliyor ve besleniyoruz. 

Her sayı bir ana dosya etrafında mı yoğunlaşıyor? 

-Bir ana dosya etrafında yoğunlaşmanın muhayyileyi kısıtlaması ve zorlama yazılar doğurması düşüncesi ile şimdilik bu konuda bir kısıtlama getirmiyoruz.  

Daha çok okunması için sayfa düzeni ve fotoğraf seçimlerinin etkisi var mı? 

-Elbette ilgi çekmesi ve cezbetmesi de önemli. Görsel canlılığa, içerikle bütünleşmesine, bize özel olmasına önem veriyoruz. Fakat asıl hedefimiz de okur sayısının çok olması  değil, nitelikli olması. 

Derginiz sanat konusunda ne düşünüyor? 

-Sanat, edebiyattan  ve hayattan ayrılamaz bir bütündür. Çağları yaldızlı kağıtlarla süsleyen, ayıran ve  bütünleyen bir aynadır. 

Dergilerin kültür sanat hayatımızda nasıl bir etkisi var?

-Malumunuzdur ki dil canlı bir varlıktır ve hayat değiştikçe gelişir, değişir, doğar ve ölür. Dergiler de diller gibi canlı  varlıklardır. Zamana tanık, günü soluyan, kabuğunu atan, tazelenen… Her dergi de manifestosuna, okur kitlesine göre göre şekilleniyor. Böylelikle kültür ve sanatı daha  düzenli ve yakından, daha akılda kalır- işlevsel-   bir şekilde takip etme olanağı sağlayabiliyor. 

Kırk sayı çıkaran dergi artık kalıcı olmanın ilk eşiğini aştı denir. Sizin derginiz kaçıncı sayıya hazırlanıyor? 

-Dergimiz iki ayda bir çıktığı için henüz kırkıncı sayıyı aşmadık. Fakat bu gibi sözlerin ardında daha çok  basılı dergilerin hezimet sebepleri- malî sebepler- olmalı, diye düşünüyorum. Yine de  kalıcıyız, değil kırk, yüzüncü sayıya varacağız diye bir iddiamız yok. Neticede hiçbir menfaat  gözetmeden şevkle atıldığımız bu muhteşem çalışmaların devamı, ekibimiz vaz geçmedikçe gelecektir. Şunu içtenlikle söyleyebilirim ki: Çok sayı değil, iyi sayı gayretindeyiz. Biz bitmedi demedikçe, atölye çalışmaları devam ettikçe Yitik Bavul bitmez. İnşallah bu yolda ilk günkü aşk ile ve giderek daha sağlam yürümek nasip olur. 

Size göre iyi bir hikâyeci aynı zamanda iyi bir dergi okuru mudur? 

-Evet. Elbette en tazeyi takip etmek önemli. Şayet okunan dergi, gerçekten seçilmiş hikâyeleri derlemişse hikâye yazarlarını ziyadesiyle besleyebilir. 

Yazı dünyasında kalıcı olmak isteyen yazar adaylarına neler önerirsiniz son olarak? 

-Bana göre yeryüzünde gerçekten kalıcı olmak isteyen insan, bir şekilde- eserleriyle, anılarıyla, devam eden iyilikleriyle v.s- kalır, yazı dünyasında da bu değişmez. Kalıcı olmanız için herkesin sizi tanıması değil yaptığınız işi anlamlı, keyifli bulmanız yeterlidir. Bunun için de ne yaptığınızı, ne için, kim için yaptığınızı  kendinize sorun ve cevaplayın, derim. Cevabınızda net bir şekilde kendi mutluluğunuza giden bir yol bulmalısınız. Bu belki de birilerinin söyleyemediğini onların dili olup söylemek, birilerinin anlayamadığını onların kalemi olup anlatmak, birilerini tebessüm ettirmek vasıtasıyla da olabilir. Ama öncelikle kendimiz keyif almalı ve beslenmeliyiz bundan. Yalnızca birileri bizi okuyor, beğeniyor, alkışlıyor diye kendimizi onaylıyorsak doyuma ulaşınca bizi ileri götürecek, devam ettirecek merakı dönüştürmemiz olanaksızdır. Kalıcı bir iş yapıp kendimizi kabul etmek, sevmek dileğiyle… 

Tekrar çok teşekkür ediyorum değerli Hocam. 

SIDDIKA ZEYNEP BOZKUŞ

Ekim 1975’te  -babasının şark hizmeti dolayısıyla geçici olarak ikamet ettikleri- Artvin’de dünyaya geldi. Dört yaşından itibaren İstanbul’da yetişen Bozkuş;  İstanbul Üniversitesi’nde  Türk Dili ve Edebiyatı, yine  İstanbul Üniversitesi’nde  İlahiyat Fakültesi, Marmara  Üniversitesi’nde Pedagoji gibi eğitimlerden geçti. 

Sınıf öğretmenliği, edebiyat öğretmenliği, Arap dili öğretmenliği; kişisel gelişim dersleri: Diksiyon, hitabet, etkili ve güzel konuşma dersleri,  beden dili, yazarlık atölyesi eğitmenliği gibi pek çok alanda yediden yetmişe  öğrenci yetiştirerek hayatı okudu. Bozkuş’un “İnsan Çiftliği” ismiyle bir öykü ve ” “Gecenin Yelesi” başlıklı bir şiir kitabı yayımlanmıştır.  Türk Dili, Türk Edebiyatı, Edebiyat Ortamı, Yitik Söz,  Yedi İklim,  Şiar gibi  birçok dergide, deneme, şiir, öykü, eleştiri v.b türde  eserleri yayımlanan Bozkuş’  iki yılı aşkın bir süredir çıkardıkları ” Yitik Bavul  kültür edebiyat ve sanat dergisi”nin  Genel Yayın Yönetmenliğini de yürütmektedir.

14.06.2023

https://www.istiklal.com.tr/haber/bir-bavulu-olmali-insanin/767488

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir