NE YAŞIYORSAN dibine kadar yaşa. Farkındalık böyle olur. Ne öyle ne de böyle gibi tanımlanmamış hallerden kaçınmalısın. Yoksa bu bölünmüşlük ve ait olmama kişiyi yer bitirir.
Yıllar evvel kulağıma söylenmişti. Öyle sessizce bir fısıltı halinde olmamıştı bu. Güçlü bir söyleyişti.
Dibine kadar yaşa, yaşa ki ne yaşadığının farkında olasın.
Şahidi ol yaşadıklarının. Sahibi ol. Bilerek yaşa. İsteyerek yaşa. Öylesine olmasın bu yaşayış, tüm hücrelerinle hisset.
Öğütler sahici. Hayatın içinden gelen veriler taşıyor içinde. Ezberlenmiş lakırdılar değil. Hakkı verilmiş bir hayatın süzülmüş, özleşmiş özeti.
Ben yapabildim mi derseniz ne yazık ki evet diyemem. Olsa olsa ucundan kıyısından hepimizin yaşayabildiği kadardır ancak. Ne öldüren ne de onduran cinsten yani.
Oysa duygularımızın sahibi olmalıyız. Yaşayanı olmalıyız. O tecrübeyi tüm hücreleriyle kavrayanı olmalıyız. Tanımlayanı olmalıyız. Ne içinde ne de dışında şeklinde bir yaklaşım yarım kalmışlıktır. Doyurulmamışlıktır.
Layık olanı neyse öyle olmalıdır. Coşkuysa dibine kadar yaşanmalı. Üzüntüyse de aynı.
Ertelemek ve yarım yamalak yaşamak sürekli yaralı kalmaktır.
Sonrasında oluşturacağımız yanlış ve çarpıtılmış şablonlar zindanında yaşamaktır.
Ve bunu kendimizi özgür sanarak yapmak.
Hangi duyguyu ve hali yaşıyorsan dibine kadar yaşamak en güzeli!
24.05.2019