İŞLERİMİZ hiç bitmiyor.
Günler diğer günleri kovalıyor yine de saatler işlerimizi bitirmeye kâfi gelmiyor.
Hiç bitmeyen bir koşuşturma ve telaşe içerisinde yaşayıp gidiyoruz.
Uzun süre kendisine vakit ayıramadığım bir dostum mazeretlerimi sonuna kadar dinledikten sonra şöyle sormuştu:
Dünyayı mı seviyorsun?
Hiç böyle düşünmemiştim. Şaşırdım, bocaladım.
“Dünyayı seviyorum” demeyi kendime yedirememiştim ama çıkan sonuç bundan başkası değildi.
Tahmin edeceğiniz gibi toparlamaya girişmiştim.
Maalesef beceremedim. Neresinden tutsam büyük bir çaresizlik içinde elimde kalmıştı.
İtiraf edemezsek bile işin hakikati dünyayı seviyorduk.
Dünyevileşecek kadar üstelik.
Eşimizi, dostumuzu, yakınlarımızı unutacak kadar.
Yapmamız gerekenleri yapamayacak kadar.
Freni patlamış yokuş aşağıya giden bir kamyondan belki de hiç farkımız yoktu.
Ama olmalıydı.
Çünkü biz insandık.
Düşünen bir varlık idik.
İzahlarımla iyice dağıttığımı fark edince izahsız kalmayı seçip susmuştum.
Uzunca.
Başım önümde bekledim öylece.
Sükûta kesmişti ortalık.
Tek bir soru sorarak kalkıp gitti:
“Peki, dünya seni seviyor mu?”
Sevmiyordu.
Sevmesini ister miydim derseniz şimdi aklımla cevap veriyorum.
Hayır!
23.12.2020