SORSALAR kendimizi izci olarak tarif ediyoruz. Önümüzde ayak izleri var, biz bu ayak izlerini izleyenleriz. Ama durum gerçekte çoğunlukla böyle değildir.
Kendi arzularımızın peşine takılıp gidenleriz.
Canı ne isterse onu yapanlarız.
Yanlış özgürlük algısı ile sınır gözetmeden ve kime zarar verebileceğini düşünmeden, önünü ardını hesap etmeden yürüyenlerdeniz.
Sonra da bizim bir yolumuz var. İnancımız mevcut. Değişmez ilkelere sahibiz. Kitabımız bunları açıklamış ve biz bunların takipçisiyiz diyoruz.
İşin sarsıcı yanı şu ki; kötüler de kendini iyilerden görür. Hatta en iyisi olduğunu bile iddia edebilir. İnanmayanın bile kendini doğru gösterecek inançları vardır. Hangi münafık kendisinin ikiyüzlü bir değişken olduğunu söyler ki?
İzciyiz diyoruz ama hangi izi takip ediyoruz?
İnandığımızı söylüyoruz ama neye nasıl inanıyoruz? Mihengimiz nedir? Kitaba mı uygun, kitabına mı uyduruyoruz?
Sorgulama vaktidir erenler. Ömür gelip geçiyor.
İzci öncelikle kendini tanır. Biz bunu ne kadar başarabildik?
İzci aktiftir. Biz hangi zihni ve fikri konularda aktif düşünüyor, müzakere ediyor, yanlışı doğrudan ayırmak için gayret gösteriyoruz? Yoksa ezberlenmiş doğruları cebimize koymak mı daha çok işimize geliyor?
İzci doğa ile bütünleşendir. Biz tevhit ehli olabildik mi gerçekten? Çiğleri özümüzde eritebildik mi?
İzci açık fikirlidir. Biz hangi fikrimizi tartışmaya açabiliyor, korkusuzca pazara sürebiliyoruz?
İzci hayal gücünü kullanmayı teşvik eder. Biz kendimize de çevremize de daha çok yasakçı değil miyiz?
İzcinin ilkeleri vardır. Bizim sabitelerimiz, değişmezlerimiz, kutsallarımız neler? Onları ilk çiğneyen sakın biz olmayalım?
İzci dinlemeyi bilir. Biz başka fikirleri dinlemeye ne kadar açığız? Ne kadar buna tahammüllüyüz?
Demem o ki dostlar, izciyiz diyoruz kendimizi tarif ederken ama değiliz aslında.
14.03.2020