NE ZAMAN arasam ulaşamıyordum. Sonrasında dönüyordu çağrıma elbette ama ilk aradığımda görüşebildiğim uzun yıllardır mümkün olmuyordu. İlk zamanlar iftihar edip mutlu da olmuştum. Demek ki; önemliydi işi. Üretiyordu. Faydalı oluyordu.
Zamanla bu düşüncemde bir esneme meydana geldi. Ulaşamadığımda kendimi engellenmiş gibi hissetmeye başlamıştım. Kendisine yansıtmamış olsam bile ciddi ciddi öfkeleniyordum.
Sevdiğim birisiydi. En fazla değer verdiklerimdendi. Hâlen de öyle. Ama bu durum ona olan kızgınlığımı örtmüyordu.
Kendimce hafifletici sebepler buldum kaybetmek istemediğim için… Artık ismiyle ünlemek yerine kendisine ‘Meşgul Adam’ diyordum. Telefonumda isim tashihi de yaparak durumu kayda geçirmiş oldum.
Telefonuma geri dönüş yaptığında selamlamadan ‘Meşgul Adam’ diyerek karşılıyordum. O ise her defasında ‘Mecbur Adam’ olarak düzeltiyordu. İlk dakikaları meşgul mü, mecbur mu tartışmasıyla geçiriyorduk.
Bu böyle devam edip gitti ama biz işin içinden tam olarak çıkamadık.
Mecbur olduğundan mı meşgul, meşgul olduğundan mı mecbur geç dönüşler yaptığı konusu vuzuha bir türlü kavuşamadı.
Olsun ben onu seviyordum. Mecbur oluşunu sevemesem de meşgul oluşunu sevmeye başlamıştım.
Geçenlerde ilk olarak kendisi aradı ve telefondaki isim kaydını değiştirmemi istedi. Artık mecbur değilim dedi, inşallah meşgul de değilsindir dedim. Değilmiş. Kalktım gittim.
Mecburiyet ve meşguliyet olmadan sohbetin tadı bir başkaymış.
Geçmişe yazıklanmak yerine anın tadını çıkardık. Dolup boşalan çay bardakları şahidimizdi.
16.07.2019