Mutluluk Armağan mı Emek mi?

İnsan bir mutluluk arayıcısıdır. Kimi mutsuzluklar ise mutluluğu yanlış metotla yine yanlış mecralarda aramanın tatsız bir sonucudur. Mutluluğa giden yolları keşfetmek ve bu azimle ilerlemek için neler yapılmalı? Yalnızlık mutsuzluğun veya mutlu olmanın neresinde? Mutlu olmaktan huzurlu olmaya geçişimizi nasıl sağlayabiliriz? Yalancı sosyal medya mutlulukları aslında mutsuzluğun göstergesi mi gibi pek çok soru vardı zihnimizde devinip duran. Tüm bunları sizler için “Mutluluk Psikolojisi” kitabının yazarı Dr. Recai Yahyaoğlu’na sorduk ve ilginç cevaplar aldık.

UĞUR CANBOLAT

—————-

Mutluluk nedir, nasıl tarif edebilirsiniz?

-Mutluluğun kişiden kişiye ya da toplumlardan toplumlara pek çok farklı tanımı vardır. Fakat bizler için kısaca “İnsanın bulunduğu halinden memnun olmasıdır” diyebiliriz. Bu memnuniyet haline sahip olmak zor değildir. Mutlu olmayı zorlaştıran pek çok faktör var gibi görünür. Bunların çoğu bizlerin verdiği tepkilerden kaynaklanır. Tepkilerimiz olumsuz olduğundan sonuçta maalesef olumlu duygular yaşanmasını engeller.

İyi olma ve iyilerden olma çabasını mutluluğa giden yol sayabilir miyiz?

-Aynen öyle. Tabi ki. Bu iyi olma, iyilerden olma çabasını çok önemsememiz gerekir. Çünkü bu bizim davranışsal tepkilerimizdeki tüm olumsuzlukları giderecek yegâne yöntemimizdir. Öyle ki bunu bir amaç haline getirip toplumdaki rollerimizde en önemli önceliğimiz yaptığımızda pek çok sorun kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İyi insan, diğer insanlara iyi davranan ve onları hoşnut eden insandır. Mutluluk, başkalarında meydana getirdiğimiz bu memnuniyet ve minnet duygusundan köken alır. 

“Mutluluğun Psikolojisi” kitabınız raflarda yerini buldu. Okuyup bilgileneceğiz peki, bilgi insanın mutlu mu eder mutsuz mu?

-Çok teşekkür ederim bu sorunuz için. Bu durum her zaman kişiden kişiye değişen bir cevaba sahiptir. Bilgi iyi insanları mutlu, kötü insanları mutsuz eder. Aslında kötü insan yoktur. Sonradan kötüleşmiş insanlar vardır. Hayatın ve yaşanılan olayların etkisiyle insanlar yıllar geçtikçe başkalaşırlar. Bu başkalaşma aralıksız son nefese kadar devam eder. Yaratılış olarak hepimiz iyi insanlarızdır. Hatta kötü yaratılışa sahip olanlar bilgilendikçe içlerindeki kendilerini beğenme duygusu artar. Büyüklenmeci yanları kabarır. İyi olanlarda ise durum tam tersine gelişir. Onlar bilgilerini arttırdıkça daha fazla mütevazı bir insan olmaya başlarlar. Mütevazılık ise diğer insanlar nezdinde olan değerlerini değiştirir. Mütevazılıkları sayesinde akıllı ve iyi insanlar kendilerini daha iyi ve kaliteli bir insan yaparken başkalarında yaşattıkları olumlu duygular zaman geçtikçe fazlalaşır.

Cehaletin verdiği konfordan çıkmak için cehaletin kibrini mi yenmemiz gerekiyor?

-Kuşkusuz evet. Konfora olan düşkünlüğümüz elbette cehaletimizden kaynaklanır. Aydın olmanın okuyup bir meslek ve unvan kazanmayla ilgisi yoktur. Zira günümüzde bize sunulan bilgiler, unvanlar ve özellikle zenginlikler konforumuzu arttıracağımızı düşündürtmektedir. Gerçek konfor; aile ve iş hayatı içinde yaşadığımız memnuniyet ve iç huzurundadır. Gece yastığa başımızı koyup rahatça uykuya dalıyor ve sabahleyin dinlenmiş olarak kalkıp şevkle işimize gidebiliyorsak işte gerçek manada konforumuz buradadır. Konfor; yaşantımızdaki lükslere hakiki manada ihtiyacımız olmadığını düşünmeye başladığımızda kendi iç dünyamızda beliren huzur duygusu vasıtasıyla yaşanır. Gerçek konfor dış şartların zenginliği ve şatafatı değildir. İç huzurundadır. Maalesef kibirli insanlar bu iç huzuru yaşayamazlar. Bu nedenle toplumumuzda okumuşluk oranı arttıkça kibirlilik arttığından kendiliğinden huzur da ortadan kalkmaktadır.

Mutluluk neden kibri egoyu kabul etmez ya da ederse hangi şartlarda kabul eder biraz daha açabilir miyiz?

-Kibir kendi iç dünyasında insanın kendisini abartılı olarak sevmesiyle bağlantılı olarak ortaya çıkar. Yaş aldıkça ve hayat tecrübesi çoğaldıkça insan kibirden arınır. Bunu gerçek manada gençlikte yapabilmek hakikaten kolay değildir. Bu durum her yaş grubunda elbette olabilir. Ama yaş aldıkça ve çok şey öğrenmeye başladıkça; içi dolmaya başladıktan sonra buğday başaklarının eğilmeye başlaması gibi insan da aslında bir şey olmadığını daha iyi idrak eder. Egodan arınmamız için manevi hayatımızı biçimlendirmeyi ve başka insanların ihtiyaçlarına yoğunlaşarak onlara iyilikler yapmanın yollarını aramamız gerekir. Bunun sırrı başkalarına maddi kazanımlarımızdan verme alışkanlığımızda bulunur.

Ahlak ile mutluluk arasında doğrudan bir bağ var mı, varsa nasıl?

-Sorular mükemmel gerçekten. Ahlaklı olmak yapıp ettiğimiz şeylerin etik ve doğru olmasıyla ilgilidir. Ahlaklı olmak dindar olmayla aynı şey zannedilir. Öyle değildir. Dindar olanların maalesef bazı ahlaksız davranışları bugün için gençlerimizin dine olan bakışlarını olumsuz etkilemektedir. Ahlaklı olmak gerçek manada insanın çevresinde olan insanlara sadakatinde yaşanır. İnsanın eşine, işine, çocuklarına, devletine, milletine olan sadakati onun ahlaklı olduğunu gösterir. Sadakati olan ahlaklı insanlar mutludur.

Yoksulluk zamanlarında mutlu olan ebeveynlerin çocukları varlıklı vakitlerde neden mutsuzlar? Mutluluğun anlamı mı değişti?

-Mutluluğun anlamı kısmen değişti. Nesiller değişince değerler değişiyor ve anlam krizi ortaya çıkıyor. Fakat asıl olarak ona verdiğimiz anlam değişti. Günümüzde maalesef maneviyatın azaldığı derin bir anlam krizi yaşanmaktadır. İşin püf noktası şu cümlede gizlidir. “Hayatta anlam bulmak istiyorsanız; değerleriniz ve yetenekleriniz çerçevesinde başkalarının hayatlarına dokunabilecek eylemlerde bulunun.” Her insan başta kendisi ve sonra en yakınları için yaşıyor. Bunun ise nihayetinde sığ bir anlamı var. Bu anlam gerçek ihtiyaç sahiplerine odaklandığında ve onların mutlu edilmesine yoğunlaştığında durum değişir. Başkalarına olan katkımızda kendimize olan gerçek iyiliğin en saf ve doğal nüvesini buluruz. Bu bir tür bumerang etkisidir.

Mutluluk meselesinde istek ve ihtiyaçların doğru tespit edilmesi önemli mi?

-Kesinlikle önemli. İstek ve ihtiyaçları ne kadar sınırlı tutarsak o kadar mutlu oluruz. Bir de bu istek ve ihtiyaçların meşru olması son derece önemlidir. Bunların aynı zamanda kanunen de kabul edilebilir ve onaylanabilir istekler olması gerekir. Her istek ve ihtiyacımızı karşılamaya çalışmak bizi hazlarının peşinden koşan bir insan haline getirir. Bu ise çok sakıncalıdır. 

Mutluluk ve beklenti kelimesini yan yana kullanabilir miyiz?

-Yok hayır bunlar farklı şeylerdir. Bunları aynı kategori içinde düşünenler hep hayal kırıklıkları yaşamaya mahkûm olurlar. Minimalist yaşamın önemi burada ortaya çıkar. En az eşya ile en yoğun ve saf bir yaşamın tadına bakmak beklentiyi bir bakıma sıfırlamaya çalışmaktır.

Mutluluk kişiye bir armağan mı yoksa kazanılan bir duygu mu?

-Hem armağan hem de kazanılan bir duygu. Yaratılıştan bazı insanlar daha mutlu ve huzurludur. Genetik özellikler, çevre, aile ve arkadaşlar, yaşanan iyi ve kötü olaylar bu duygunun kısmen şekillenmesini sağlarlar. Aynı şartlara sahip farklı mutluluk katsayıları olan çok insan vardır. Bu insanların mutlu olmaya hem yatkınlıkları vardır hem de onlarda kanaat ve şükretme alışkanlıkları güçlü şekilde gelişmiştir. Şükür ve kanaatkâr olmak mutluluk için olmazsa olmaz meziyetlerdir.

Mutluluk psikolojisinde stresi alt etmenin, kaygıları bertaraf etmenin nasıl bir yeri vardır?

-Bunun oldukça geniş bir cevabı var. Kitabımda bunları olabildiğince kısa ve anlaşılır bir şekilde okurlarımla paylaşıyorum. Özetle bakış açımızı, beslenme alışkanlıklarımızı, düşünce şekillerimizi değiştirmekle işe başlamamız gerekiyor. 

Geçmişe takılı kalarak sürekli orada yaşamak, yaşananlar güzel olsa bile mutluluk için ayak bağı mıdır?

-Hayır. Yaşanan anıların güzel oluşu ve bizim yıllar sonra bunları tekrar hatırlayarak o anların duygularını yaşıyor oluşumuz duygusal dünyamızın bir zenginliği olarak kabul edilmelidir.

Sahip olduğumuz mutlulukların daha fazlasına göz dikerek var olanın kıymetini bilmeyip üşütüyor muyuz acaba?

-Daha fazla olana gereksiz bir iştahımız var. Her şeyin daha fazla olanını istiyoruz. Oysaki fazla olana sahipler değil elindekine şükreden ve bununla yetinenler mutluluğu daha güçlü bir şekilde tecrübe etmektedirler. Çünkü ihtiyaçlarımız sınırlıdır fakat isteklerimizin sınırları yoktur.

Mutluluk aile bağlarını mı güçlendirir yoksa güçlü aile bağları mı mutluluğu mu arttırıp pekiştirir?

-Her ikisi de geçerlidir. Ama öncelik aile bağlarının güçlendirilmesi yönünde olmalıdır.

Psikolojik dayanıksızlığımız, hayat olaylarına verdiğimiz olumsuz anlamlar mutluluktan neler tırtıklar?

-Onlara verdiğimiz anlamları büyüttüğümüz için mutluluğumuzu örterler. Bu anlamları kendi yararımıza değiştirmeye başladığımızda bu tırtıklamayı da olabildiğince azaltmaya başlamış oluruz.

Mutlu veya mutsuz olma potansiyeli her insanda aynı mı? Aynı ailede hem mutsuz hem mutlu çocuklar nasıl çıkabiliyor mesela?

-Farklıdır. Aynı aileden farklı karakterlerin çıkması yaratılışlarımızın farklılığından kaynaklanır. Hepimiz hayatta bize verilen görevleri yerine getirmek için yaratılmışızdır. Bu görevleri öncelikle fark etmeli ve onları başkalarına fayda sağlamaya yönelik olarak kullanmalıyız. Bu bize enerji verir. Hakiki ruhsal dinginliğin ardında bu görevi yapıyor olma inancı vardır.

Sizin “Yalnızlık Psikolojisi” kitabınız var yıllar evvel okuduğum, bu açıdan da sormak isterim. Mutluluğun yalnızlıkla arası nasıl? Az insan çok huzur sözü doğru mu örneğin?

-Bu soruların cevapları kişiden kişiye farklılaşır. Bazı insanlar yalnızlıktan gerçekten faydalanırlar. Hayatın bazı dönemlerinde yalnız kalmak ruhsal gelişim için faydalıdır da. Fakat ölçü kaçırıldığında ve olumsuz düşünceler eşliğinde yalnızlık, toplumdan uzaklaşmak bir süre sonra izolasyona neden olur ve insana zarar vermeye de başlayabilir. Bu nedenle denge çok önemlidir. Bu kitap çalışmalarının asıl amacı bu dengeyi gözetmeye yöneliktir.

Mutlulukla huzur arasında ne gibi bir fark var?

-Ben her zaman huzurdan yanayım. Bu kitap çalışmasının adının da “Huzur Psikolojisi” olmasını tercih etmiştim. Fakat yayın evi böyle bir isimde karar kıldı. Huzur bizim geleneklerimizde ve inanç köklerimizde mutluluğun daha tutarlı ve sağlam bir karşılığıdır. Ondaki anlam daha doğaldır ve insanın yaşadığı mutluluğa göre çok daha köklüdür.

Beden, akıl ve kalbin birlikteliği mutluluk sebebi mi huzur sebebi mi?

-Huzur sebebidir. Huzurun köklü olması zaten bu birliktelikten gelir. Mutluluk ise daha sıradan ve gündelik gibi durur. Oysa huzur ömürlüktür. Bu uzun süre kalbin ve aklın birlikteliğinin bir sonucudur. Bizdeki huzurun anlamı diğer medeniyetlerdeki huzurun yerini alan mutluluğa göre daha derin anlamlara sahiptir. Mutmainlik örneğin tatmin olmuş, doyuma ulaşmış anlamlarıyla huzurlu olmayı çağrıştırır.

Bedenimize yaptığımız kişisel bakımları gören mutluluk kendisi için de bunu ister mi?

-Çok ilginç bir soru. Elbette ister. Bu bizlerin en doğal hakkıdır. Bunu yapmamız ve zaman zaman tekrarlayarak tahkim etmemiz gerekir. Çünkü aynı sağlamlılık ve tutarlılıkla bunu muhafaza etme konusunda çoğunlukla zorluk çekeriz. Bazen öyle olaylar yaşarız ki birdenbire tüm yaşam enerjimizin ve mutluluğumuzun kaybolduğunu düşünürüz. Bu anların uzun sürmesine mâni olmamız gerekir. Hemen toparlanmalı ve duygu durumumuzu değiştirmeliyiz. Böyle yaparsak kendimizi korumuş oluruz.

Sosyal medya mutluları mutlu mu gerçekten?

-Sanmıyorum. Sosyal medya gerçekliği değil, bana göre olması isteneni, umulanı yansıtmaya çalışıyor. Önünde kalın perdeler var. Samimi olduğunu söylemek oldukça zordur. Fakat bunu değiştirmek ve sahici tavırlar içinde olmak bize düşen görevdir. Maskelerimizden kurtuldukça, mütevazı ve sade insanlar oldukça bunu başarmak mümkün olabilir. Mutluluk Psikolojisi kitabımızın mütevazı hedeflerinden birisi de budur.

Mutluluk ticaretinden söz edebilir miyiz? Bu konu bir ekonomi alanı haline gelmedi mi?

-Evet, çok yerinde ve doğru bir tespit yaptınız. Kitap çalışmamızda bu konuda düşüncelerim var. Bunun tehlikeli bir gelişme olduğunu düşünüyorum. Ama bu alanda büyük bir ihtiyaç olduğu da ortadadır. Esasında kitabın adının huzur psikolojisi olmasını tercih edişim de bu nedenleydi. Önemli olan yapılan çalışma ve tüm çabaların bu ekonomiden bağımsız olarak yapılmalarıdır. Bunun tam olarak gerçekleşmesi her ne kadar mümkün değilse de düşüncelerdeki, duygulardaki iyi niyet ve samimiyetin bunun önünde konumlanacağına inancım tamdır. 

Son olarak hayata dair sahih ve sarsıcı sorular mutluluğumuzu giderir mi yoksa tahkim mi eder?

-Kuşkusuz tahkim eder. Hayatın anlamı bu sorularla yolumuza daha sağlam adımlarla devam etmemizi sağlar. Örneğin yakınlarımızı kaybettiğimizde ölümün anlamı hepimiz için farklılaşır. Bazı sarsıcı sorular ve cevaplar kendiliğinden gelirken daha fazla olarak yaşadığımız olayların bizde meydana getirdiği etkilenmeler neticesinde gerçekleşir. Böylelikle dünyanın ve dünya ötesindeki âlemin anlamını, kendi hakikatimizin ayrışma krizlerindeki yol ayrımlarında belirleriz.

DR. RECAİ YAHYAOĞLU KİMDİR?

Yazarın özel ilgi alanları; Yaşlanma ve Bilişsel Psikoloji, Eleştirel ve Pozitif Psikoloji, Tamamlayıcı Tıp, Edebiyat ve Felsefedir. TC. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi (1983-1989) mezunudur. Uzun yıllar hem kamu hem de özel hekimlik alanında hizmet verdi. 2010’da tamgün yasası nedeniyle özel muayenehane hekimliğini bırakmak zorunda kaldı. TC. İstanbul Arel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Psikoloji Ana Bilim Dalında yüksek lisans (2010-2013) eğitimi görerek Psikoloji Bilim Uzmanı oldu.

İstanbul eski İl Sağlık Müdür Yardımcısı olan (2004-2005) yazar, TC. Sağlık Bilimleri Üniversitesi İstanbul Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesinde uzmanlık eğitimine devam ederek (2017-2023) Aile Hekimliği alanında uzman oldu. Yüksek Öğretim Kurumu Ulusal Tez Veri Tabanında Psikoloji ve Tıp alanında iki uzmanlık tezi ve yayınlanmış kitapları bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. Mesleğinin yanı sıra psikoloji, edebiyat ve felsefe ağırlıklı kitap çalışmalarına devam etmektedir.

X Sayfası:  @dryahyaoglu  Instagram Sayfası: yahyaoglurecai

 29.05.2024

https://www.istiklal.com.tr/mutluluk-armagan-mi-emek-mi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir