HEPİMİZ için önemli bir konu zira insan olarak eksikli varlıklarız. Rahat edeceğimiz alanlara, bizi dinleyip anlayacak dostlara, gönlümüzü sürura taşıyacak yârenlere, gözü göz aydınlığımız olacak sevenlere ihtiyaç duyarız.
Bu kadar mı derseniz hayır, dahası da vardır.
İyileştiren sözler duymak isteriz.
Şifa olan dokunuşlar bekleriz.
Hapsolduğumuz sıkışmışlıktan çıkaracak teselliler ararız.
Yanında bulunduğumuzda dünyanın tüm telaşesini unutup kendimizi huzur ve mutluluğun dalgasız limanına kendimizi bıraktığımız kalbi aydınlanmış, yüzü ışımış hakikatli arkadaşlarımızı kaybetmek istemeyiz.
Onlar bizim konforumuzdur. Ağız tadımızdır. Hayat neşemizdir.
Onların gönlü yargılanmadığımız ve güzel ağırlandığımız tek yerdir.
Çünkü anlar aşinamızdır. Her şeyin bizim lehimize kontrol altında tutulduğunu bildiğimiz noktadır.
Bunun dışındaki her yer bizim için felç alanıdır. Risklidir. Korkutucudur. Kaygılarımızı ateşler.
Yıllar önceydi. Bir dostumun kederli hallerini uzunca dinlemiş, onu hiç yargılamamış ve her ne olursa olsun yanında olduğumu söylediğimde gözlerinden yanaklarına süzülen iki damla gözyaşı eşliğinde şu cümleyi kurmuştu: “Sen benim en konforlu alanımsın.”
O vakit çok önemsememiştim doğrusu, çünkü tam anlamamıştım.
Düşünüyorum da giderek sanırım hepimizin daha çok psikolojik konfor alanına olan ihtiyacı artıyor.
Ve maalesef yine giderek bize psikolojik konfor sağlayacak yürekler azalıyor.
16.01.2020