Uzun yıllardır kendisiyle dostluk yaptığım ve “Türkülü Muhabbetler” meşklerimizin müdavimi olan tiyatro oyuncusu Turgay Üzgün’ün hayat hikâyesi ve bu alandaki gayretleri mesleğe girecek gençler için örnek niteliğinde. Emek yoğun bir sanat olan tiyatroya merak salan gençlere yol açması bakımından bu söyleşinin işe yarayacağını düşünüyorum.
Yararlanılması dileği ile…
UĞUR CANBOLAT
___
Tiyatro nedir?
– Tiyatro, kısaca sahne sanatı olarak tanımlanabilir. Hayatta geçmiş ve geçebilecek olayların taklit ve benzetme yoluyla belli yerlerde oyuncu veya oyuncularla ve seyirci karşısında canlandırılması demektir. Tiyatro; oyun yazarı, yönetmeni, oyuncuları, kostümcü, dekorcu, ses ve ışık teknisyenleriyle kollektif bir sanattır.
Tiyatro için insana kendi hayat hallerinin anlatılması diyebilir miyiz?
– Evet, diyebiliriz. Tiyatro insan hayatında yaşanmış güzel veya kötü olayları, dramatik, komik, ibret alınacak, tarihsel yaşanmışlıkları, acı veren olayları veya başarı hikayelerini yine insanların sergilediği gösterilerle anlatma sanatıdır aynı zamanda.
Çocuklara tiyatro ile büyüklere tiyatro arasında ne gibi farklar var?
– Aslında teorik olarak fark yok gibi, çünkü her ikisinde de oyunun hazırlanması, bir oyun metnini ezberleme süreci prova süreci aynı ilerliyor. Fakat yetişkin oyunlarının türlerinin çeşitliği daha fazla olduğundan prova süreci daha uzun ve daha fazla çalışma gerektiriyor. Çocuk oyunlarında hem eğitici hem de eğlendirici yönü ön plana çıkmakta. Genelde komedi oyunları çocuklara hitap ediyor. Çocuk tiyatrosu sahnelemenin bir ayrıcalığı da oyuncularda çocuk sevgisi, onlarla iyi iletişim kurabilme kabiliyeti olmak zorunda, Ve tabii ki sabırlı anlayışlı olmakta gerekiyor. Çünkü bazen çocuklar yetişkinler gibi sessiz yerinde oturup oyunu seyretmeyebiliyor. Ki bizim okullarda oynadığımız bazı oyunlardan tecrübe edindiğimiz bir konu bu. Çocuk tiyatrosunu farklı bir yanı da çocuklar eğer oyunu beğenmezse bunu direk oyun sonunda söyler, “Oyun kötüydü, hiç güzel değildi, hiç eğlenmedim” diyebilir. Bunu gittiğimiz okullarda bizden önceki tiyatro etkinliğinde beğenmedikleri oyun olduğunda, bize de sitemlerini iletiyorlar. “Geçen oyun güzel değildi gittiğime pişman oldum” diye çoğu kez şahit olduk. Yetişkinler gibi “Güzeldi emeğinize sağlık ” gibi sözlerle geçiştirmezler. Bu yüzden başta dediğim gibi çocuklarla iletişiminiz iyi olmak zorunda ve samimiyetinizi onlara aktarmanız gerekiyor. Onların seviyesine indiğinizde oyunu daha çok kabullenip benimsiyorlar. Bir de çok saf, çok güzel enerjileri var, bu yüzden çocuklara tiyatro oynamayı seviyorum.
Oyun başarısında yetenek ve eğitimin yeri nedir?
– Tiyatro oyunculuğu uzun bir süreçtir. Öncelikle oyunculuk yeteneğinizin olması gerekiyor. Fakat tiyatro oyuncusu olmak için sadece yetenekli olmanız yetmez. Ne kadar yetenekli olursanız olun tiyatro oyuncusu olmak için eğitim almazsanız sahnede başarılı olamazsınız. Tiyatro oyunculuğunun kendine özgü teknikleri vardır. Bu teknikleri öğrenmek için üniversitelerin sahne sanatları ya da oyunculuk bölümlerinden eğitim alınması veya Üniversite dışında MEB onaylı sertifika veren oyunculuk kurslarından tiyatro oyunculuğu eğitimi alınması tiyatroda başarılı olmanın gerekli unsurudur. Bununla beraber tiyatro oyunları seyretmek, sürekli gözlemlemek, öğrenmek ve kendinizi geliştirmek zorundasınız.
Oyuncu olmaya yatkınlıktan bahsedebilir miyiz?
– Bunu şöyle izah etmeye çalışayım. Oyuncu olmaya niyetliyseniz öncelikle tiyatroyu seveceksiniz, insan sevdiği işte daha başarılı olur. Oyuncu olmaya yatkınlık yetenek nasıl anlaşılıra gelince, kişi kendini hevesli hissediyorsa, taklit yeteneği varsa veya başından geçen bir olayı ya da bir hikâyeyi anlatırken, o an yaşıyormuş gibi anlatıyorsa bunu el kol hareketleri, jest mimikleriyle destekliyorsa, rol yapma oynama yeteneğinden bahsedebiliriz.
Siz oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz?
– Ben çocukluğumdan beri tiyatroyu çok seviyorum. Şu an benim de okullarda tiyatro oyunları sahnelediğim gibi, benim de ilkokuluma çocuk tiyatroları geliyordu. İlk tiyatro ile okulda tanıştım. Ve çok sevmiştim. Hatta şöyle bir anım var. Okulda tiyatro oyunu seyrettikten sonra, hafta sonu mahallede arkadaşlarla tiyatroculuk oynamıştık. Evlerimizden kostümler getirdik kendi çapımızda dekor ayarladık. Tabi bizim çocukluğumuz 80’lerde geçtiği için bu zor olmadı. Siz de bilirsiniz ki bizim çocukluğumuzda oyuncaklarımızı kendimiz yapardık. Gazoz kapağından, kibrit kutusundan bile oyunlar üretirdik. Bu dipnottan sonra gelelim tiyatro anımıza, zaten bildiğimiz masal olan “Pamuk Prenses” oyununu seçmiştik. Kostümlerle dekorla mahalle arkadaşlarımla bizim evin arka bahçesinde bu tiyatro oyunumuzu kendi çapımızda oynadık. Sonrası okullar, hayat şartları iş hayatı yoğunluğu tiyatroyu sadece iyi bir seyirci olarak takip ettim. O dönemlerde Devekuşu Kabare tiyatro oyunlarının video kasetlerini tekrar tekrar seyrediyordum. Büyük usta Nejat Uygur’u tiyatroda sahnede seyretme şansına da sahip oldum. Ve ekonomik olarak işleri bir düzene oturttuğumda, bir gün gazetede tiyatro kursu ilanı gördüm. Ama epey düşündüm acaba becerebilir miyim diye. Sonunda “Başarılı olur veya olmam sonuçta hevesimi almış olurum” diyerek gittim Çemberlitaş’ta tiyatro kursuna yazıldım. Ve altı ayda eğitimimi tamamladım. Kursun sonunda mezuniyet oyunumuzu da başarıyla sahneledik.
Heyecan yaşadınız mı?
– O anki heyecanımı anlatamam size. Hayallerim gerçek olmuştu. Ve ben yine kendime “Tamam eğitimi tamamladın tiyatro oyununda da oynadın hevesini aldın” dedim. Ama hobi olarak başladığım tiyatronun bir gün asıl mesleğim olacağından habersiz. Hani hep denir ya “Sahne tozunu bir kere yutan tiyatrodan kopamaz” diye işte o bende de zuhur etti. O kadar kalpten istemişim ki sahnede olmayı, vesileler tevafuklar, kader ağlarını öyle bir ördü ki, kendimi profesyonel olarak sahnelerde yurt içi yurt dışı turnelerde seyirci karşısında buldum. Ve hayatımı idame ettirdiğim mesleğim oldu.
Çok emek istiyor değil mi?
-Tabi kolay olmadı çok çalıştım, çok emek verdim. Hani derviş Yunus Emre’nin bir sözünde dediği gibi “Zorlayınca olmaz nasipse olur. Ama zorlamadan da nasip olmaz. Çünkü kader gayrete aşıktır.”
Tiyatro eğitimizi kimlerden aldınız, bu başarınızda hangi hocalarınızın etkisi oldu?
– İlk evvela şunu söyleyeyim başta da belirttiğim gibi eğitim olarak geç başladım tiyatroya. Konservatuar şansım olmadı. Bilinen tabirle alaylıyım yani. Önce özel bir tiyatro kursunda eğitim aldım sonrasında usta çırak ilişkisiyle tiyatro sanatında ilerledim. Tiyatro kursunda değerli hocalarım, o sıralar İstanbul Şehir Tiyatrosundan, aynı zamanda Karagöz Gölge oyunu ustası H.Hüseyin KARABAĞ ve de Caner BİLGİNER hocamdan Geleneksel Türk Tiyatrosu eğitimi aldım. Tiyatro kursumuzun genel sanat yönetmeni, aynı yıllarda İBB Gösteri Sanatları Merkezi eğitmenlerinden yönetmen Hilalî HASANOV hocamdan Klasik Tiyatro eğitimi aldım. Hilalî hocam Türkiye’ye Azerbaycan Devlet Tiyatrosu baş rejisörlüğünden gelen, eğitimini Moskova Devlet Tiyatrosunda yapmış Azeri asıllı tam bir Rus disiplini almış tiyatro yönetmeniydi. Kurs bitirdikten sonrasında nasip kısmet Hilali HASANOV hocamın kurucu yönetmeni olduğu özel bir tiyatroda yollarımız kesişti. Bu benim tiyatro hayatımın kırılma noktası çok büyük bir şans oldu. Sonrasında on yıl boyunca önce oyuncu olarak çok şey öğrendiğim daha sonra asistanlığını yaptığım hocamdan yönetmenlik tecrübesi de edindim. En son vefatından üç sene önce bana olan inancı ve teşviki ile tiyatro oyunu yazmama vesile oldu. Dört yıl önce Hilali hocamı ebediyete uğurladık mekânı cennet olsun. Tiyatro adına üzerimde çok desteği çok emeği var.
Peki profesyonel olarak sahneye çıkmaya nasıl başladınız?
– Tiyatro eğitimimi tamamlayınca Karagöz Gölge oyunu ve Ortaoyunu ustası Hayali Cengiz Demir hocam ile ortaoyunu ve Karagöz Hacivat oyunlarını sahnelemeye başladık. Bu esnada sahneye iyice alıştım, piştim, tecrübe kazandım. Daha sonra Hilalî hocamın tiyatro ekibi yeni bir oyun çıkarıyormuş, bana da teklifte bulundu ekibe dahil olmam için. Benim için büyük kısmetti ve on yıl boyunca profesyonel olarak sahne almama vesile oldu. Ve bu on yıl süresince beş farklı oyunda yurtiçi yurtdışı turnelerde binden fazla kez sahnede tiyatro oyununda rol aldım.
Yurtiçi yurtdışı turnelere gittiğinizi söylediniz, hangi ülkelerde oyunlarınızı sahnelediniz?
– Öncelikle şunu söyleyeyim, yurtiçinde doğusu batısı kuzeyi güneyi hemen hemen her ilde ve birçok ilçesinde oyunlarımızı sahneledik. Gitmediğimiz il iki elin parmaklarını geçmez. Yurtdışı turnelerimiz de K. Kıbrıs T.C., Avusturya, Fransa, Almanya. Türklerin daha fazla yaşadığı Almanya’ya birkaç yıl üst üste uzun süren turneler gerçekleştirdik. Birçok şehrinde oyunlar sahneledik. Şuan aklımda kalan Frankfurt, Duisburg, Stuttgart, Düsseldorf. Tiyatro sayesinde Paris’e gitme Eyfel kulesini görme şansım oldu.
Tiyatro yönetmenliği de yaptığınızı söylediniz. Yönetmenliğe geçiş süreciniz nasıl oldu?
– Bunu da şöyle özetleyeyim, 2014 yılında merhum hocam Hilalî HASANOV, Bezmiâlem Vakıf Üniversitesinde tiyatro kulübü öğrencilerine tiyatro eğitimi vermeye başlamıştı. Bana da asistanlığını yapma teklifinde bulundu. Ve ben bir dönem Bezmiâlem Üniversitesinde hocamın asistanı olarak tiyatro derslerinde bulundum. Bu benim için ayrı bir tecrübe oldu. Dönem sonunda öğrencilerle Üniversitede iki tiyatro oyunu sahneye koyduk. Bu iki oyunda profesyonel olarak ilk yönetmen yardımcılığı tecrübelerimi edinmiş oldum. Dönem sonu sahneye koyduğumuz oyun Moliere’in “Cimri” oyunuydu ve barok dönemi kostümlerimin uygulamasını bizzat ben yapmıştı. Oyun gerek kostümleri gerekse oyunculuklarla üniversitede çok ses getirdi. Öğrencilerimiz Tıp Fakültesinde okuduklarından şimdilerde hepsi sağlık sektöründe başarıyla çalışmaya başladılar. Hâlâ iletişimimizi devam ettiriyoruz. Aynı dönemde Adalet Bakanlığı İstanbul Ceza İnfaz Kurumu Personeli Eğitim Merkezinde, yine tiyatro grubuna hocamla tiyatro eğitimi verdirdik. Yine eğitim sonrasında cezaevi personeli ile sahnelemeye başladığımız oyunda hocamın büyük desteğiyle ilk tiyatro yönetmenliğimi yapmış oldum. Sonrasında kendi tiyatro ekibimi kurup okullarda, kültür merkezlerinde çocuk oyunları sahnelemeye başladım.
Çocuk tiyatrosuna geçiş kararını nasıl verdiniz ve hangi oyunla başladınız?
– Çocuk tiyatrosuna geçiş nedenim, ben zaten 2007 den beri Ramazan aylarında “Karagöz ile Hacivat” oyunumuzu gerek yetişkinlere gerek çocuklara sahneliyordum. 2016 yılında, daha önceleri aynı sahneyi de paylaştığım tiyatro ve illüzyon sanatçısı değerli arkadaşım Çiğdem BAĞCI okullarda çocuk oyunları ve ilüzyon gösterilerini hem sahneliyor hem de organizasyonunu yapıyordu. Sağ olsun bana da okullarda çocuk oyunumu sahneleme teklifinde bulundu. Bu vesile ile okullarda yoğun bir programla “Karagöz ile Hacivat” çocuk oyunumu sahnelemeye başladım.
Neden Karagöz oyunu?
– Bunun ilk nedeni sizin de bildiğiniz gibi, bizim çocukluğumuzda gerek Ramazanlarda gerek o zamanlar yaz aylarında Gülhane parkı etkinliklerinde, Karagöz Hacivat’la İbiş kukla oyunları, kavuklu pişekar ortaoyunlarıyla büyümemiz olması. Ve benim temel tiyatro eğitiminde Geleneksel Türk Tiyatrosu olmasının da bunda etkisi oldu. Bir nedeni de yetişkin oyunları sahnelerken aynı yıllarda Ramazan etkinliklerinde Karagöz Hacivat oyununu sahneleme tecrübemin olması, ekibim ile ilk çocuk oyunum olmasında etkili oldu.
Karagöz oyununu okullarda çocuklara oynamanın ayrı bir önemi, bir katkısı var mı?
– Kesinlikle var, dediğim gibi yetişkinlere oynadığımız Karagöz oyunumuzu, çocuk oyunu olarak uyarlayıp çocuk etkinliklerinde sahnelemiştik, Ve çocuklar tarafından çok sevilmiş büyük ilgi görmüştü. Bizde bundan aldığımız şevkle kültürel milli karakterlerimizi çocuklara hatırlatmayı unutturmamayı kendimize misyon edindik. Maalesef geçmiş yıllarda sadece Ramazanlarda hatırlanan, bir aya sıkıştırılan Karagöz ile Hacivat’ı yıl içine de yaymayı düşündük. Ve ‘Gelenekten Geleceğe Sevgiyle’ sloganımız ile Milli ve Manevi değerlerimiz doğrultusunda, Geleneksel Türk Tiyatrosu üslubuyla sahnelediğimiz ‘Karagöz ve Hacivat’ oyunumuz ile kültürel değerlerimizi bugünün nesilleriyle buluşturuyoruz. Daha önceki zamanlarda popüler kültürün etkisiyle batının gerçek dışı, süpermen, örümcek adam vs. çizgi film kahramanlarını empoze etmesi çocuklarımızın öz değerlerimizden uzaklaşmasına neden oldu. Eğer siz kendi kültürünüzü öğretmezseniz, çocukların ilgi alanları doğrultusunda sunamazsanız, bu boşluğu başkaları doldurur ve yönlendirir. Son yıllarda bu alanda çok güzel çalışmaların, projelerin olması mutluluk verici. Özellikle TRT Çocuk kanalının yerli ve milli yapımlarının artması, yerli kahramanlarımızın günümüz teknolojisiyle çocuk filmleri olarak sunulması ve bu yapımların artması önemli bir gelişme. İşte bizde okullarda tiyatro oyunlarımızla Karagöz ile Hacivat’ı, İbiş’i, Nasrettin Hoca’yı, Keloğlan’ı çocuklarla buluşturuyoruz.
Çocuklara oyuna dahil etmek için ezberlenen oyun metninin dışına çıkıyor musunuz ve güncel esprileri de ilave ediyor musunuz?
– Evet, çocuk oyunlarımız interaktif, çocuklarla da diyalog kuruyoruz oyun esnasında. Oyunların bir ana metni var fakat hem çocukların oyundan kopmaması için hem de çocukların kendilerinin oyuna dahil edilmesinden mutlu oldukları için metnin dışında doğaçla oynadığımız kısımlar var. Bunu da tecrübemiz ve oyuncu arkadaşlarımla uyumumuz ile oyunun içeriğine dahil edebiliyoruz. Güncel esprileri de oyunumuza bu minimalde ekleyebiliyoruz. Bu da onların daha da çok ilgisini çekiyor. Şunu da söylemeden geçmeyeyim, biz “Karagöz ile Hacivat, İbiş ile Beyefendi, Nasrettin Hoca ile Meraklı Cimcime” oyunlarımızı, anaokulları, ilkokullar ve ortaokullarda sahneliyoruz. Bu oyunlarımızı sahnelediğimiz okulun yaş seviyesine göre uyarlıyoruz. Mesela anasınıfı öğrencilerine oynadığımız oyunlar daha çok bedensel komik jest mimiklerle sakarlık komedisi müzik ve dans içeriyor. Ortaokul öğrencilerine oynadığımızda onların seviyesinde sözel nükteler, onların ilgi alanları doğrultusunda güncel espriler dahil ediyoruz.
Okullar oynamanız için size nasıl ulaşıyor?
– Okullar genelde yaz tatili döneminde yıllık etkinlik planlamalarını yapmakta. Bu süreçte oyunlarımızın görsellerinin ve referanslarımızın bulunduğu tanıtım dosyalarımız ile okul idarecilerimizi ziyaret edip sunum yapıyoruz. Talep ettikleri oyunları ve tarihleri ajandamıza kaydediyoruz.
Talep üzerine tekrar gittiğiniz okullar oluyor mu?
– Kesinlikle oluyor, eğer işinizi profesyonel disiplinle ve özenle yaparsanız karşılığını alıyorsunuz. Ben okullarda ilk Karagöz oyunumu sahnelemekle başlamıştım. Oynadığımız okullarda çocuklar tarafından çok sevildi, öğretmenlerimiz çok memnun kaldı, hatta birçoğu birebir bunu bize iletti teşekkür etti. Haliyle bundan müdürlerimizde haberdar oluyor. Ve oyunlar bittiğinde “Çocuklar sizi çok sevmiş öğretmenlerimizde beğenmiş, okul idaresi olarak bizde okuldaki hal ve davranışlarınızdan memnunuz bir sonraki dönemde başka bir oyununuzla tekrar sizi bekliyoruz” diye talepler geliyordu. Bundan dolayı da bir sonraki dönem için “İbiş ile Beyefendi” oyunumuzu hazırladım. Bir sonraki sene için bir yeni oyun daha talepleri geldi. Bu vesileyle “Nasrettin Hoca” oyunumuzu hazırladım. Aynı okullarda üç dönem üç farklı oyun sahnelediğimiz oldu.
Kaç kişilik bir ekiple bu oyunları sahneliyorsunuz?
– Dört kişilik bir ekibim var. Konservatuar mezunu yetenekli oyuncu arkadaşlarım Görkem ve Dilber Evrim ile asistanım ve oyunların organizasyonlarında yardımcı olan Pınar arkadaşımla oyunlarımızı sahneliyoruz. Pınar hanım Okul Öncesi Eğitim öğretmenliği mezunu, hitap ettiğimiz kitle çocuklar olduğu için oyunlarımıza bilgisiyle de katkı sağlamakta.
Açık hava etkinliklerinde de sahne alıyor musunuz?
– Evet. Zaten yaygın olarak Karagöz’ün perdeden gölge oyunundan tiyatro oyunu olarak sahneye geçmesi açık hava etkinliklerinde yer almasıyla başladı. 2007 yılında Ramazan yaz aylarına denk geliyordu. Ve belediyeler sokak iftarları açık hava Ramazan etkinleri düzenliyordu. Açık hava sahnesinin genel olarak aydınlık ve sahne ışıklarının fazla olması perde gölge oyununun oynatılmasının zorlaştırması tasvirlerin perdede seçilememesinden dolayı. Tiyatro oyunu olarak taleplerin gelmesi canlandırma Karagöz Hacivat oyununun yaygınlaşmasına ilgi görmesine sebep oldu. Tabi bazı gelenekçi gölge oyunu ustalarımız buna hoş bakmayıp, Karagözün gölge oyunu olarak kalması gerektiğini söylemektedirler. Haklı yanları muhakkak vardır fakat günümüz şartlarında günümüz çocuklarına bu şekilde daha fazla ulaşabiliyorsak daha fazla ilgisini çekebiliyorsak tabi geleneksel değerlere ters düşmeyecek özenle sahnelenmesinin faydası olduğunun benim şahsi düşüncem. Bizde belediyelerin açık hava ramazan etkinliklerinde, 15 yıldır sahne alıyoruz.
Belediyelerin bu sanata yaklaşımı nasıl?
– Belediyelerin büyük desteği var tiyatroya. Önceden tiyatro seyredebilmek için Devlet Tiyatrosu ve Şehir Tiyatrolarının belli semtlerdeki sahnelerine gitmemiz gerekiyordu ve özel tiyatrolar da merkezi semtlerde bulunmaktaydı. Şu an her ilçede Belediyelerimizin birden fazla Kültür Merkezi var. Ve buralarda tanınmış usta oyuncuların rol aldığı özel tiyatro oyunlarını da ücretsiz seyretme imkânı belediyelerimiz tarafından sağlanıyor. Bizde oyunlarımızı belediyelerimizin desteğiyle Kültür Merkezlerinde sahneleme imkânı buluyoruz. Ayrıca belediyelerimiz tiyatroya yeteneği hevesi olan gençlere ücretsiz tiyatro ve drama kurslarıyla eğitim de vermektedirler. Belediyelerin dışında Kültür ve Turizm Bakanlığının da tiyatrolarımıza destekleri var. Bunun son örneği Türkiye Kültür Yolları Festivalleri. Biz de geçen yıl İstanbul ‘Beyoğlu Kültür Yolu Festivali’nde Karagöz ile Hacivat oyunumuzla yer aldık. Oyunumuzu on gün boyunca Beyoğlu İstiklal caddesinin farklı noktalarındaki sahnelerde ve Galata Kulesi sahnesinde günde üç seans oynadık. Yabancı turistlerin fazla olduğu bu bölgede turistlerin de oyunlarımızı ilgiyle izlemeleri fotoğraf video çekmeleri bizim için de ayrı bir renk oldu. Ayrıca Diyarbakır ‘Sur Kültür Yolu Festivali’nde de bir hafta sahne aldık.
Adalet Bakanlığı bünyesinde sizin yazdığınız ve yönettiğiniz oyun “Koğuş Palas.” Bu proje ve oyunun içeriğinden de bahseder misiniz?
– Adalet Bakanlığı İstanbul Eğitim Merkezinin bir sosyal projesiydi. Burası Cezaevlerinde görev yapan İnfaz Koruma Memurlarının eğitim gördüğü merkez. Burada eğitim alan gençler Ceza İnfaz Kurumlarında göreve başlıyorlar. 2014 yılında Eğitim merkezi idaresi bu eğitim sürecinde gençlerin yeteneği doğrultusunda gruplar oluşturmuş. Tiyatro, halk oyunları, halk müziği, Anadolu rock müziği grupları. Tiyatro eğitimi için Hilalî Hasanov hocam davet ediliyor. Bende Hilalî hocamın asistanı olarak, eğitim merkezinde tiyatro eğitimi vermeye başladık. Eğitimin sonunda infaz koruma memurlarının oynadığı dram ağırlıklı “Son Hüküm” adlı oyununu altı ay boyunca İstanbul’da cezaevlerinde mahkumlara sahnelendik.
Bu önemli bir tecrübe değil mi?
-Bu benim için büyük bir tecrübe oldu, evet. Cezaevlerine girmek cezaevi ortamını gözlemlemek gerek görevli infaz koruma memurlarından gerek mahkumların bazılarından yaşanmış hikâyeler dinlemek bana için ayrı bir bilgi birikim sağladı. Bir sonraki sene yeni bir oyun daha hazırlamamızın ve bu sefer komedi oyunu talebi olması geldi, konusu cezaevinde geçen. Hocamla araştırdık yazılmış cezaevi oyunlarını, fakat devlet kurumunda oynatabileceğimiz amacımıza uygun bir oyun bulamadık. Bu esnada epey oyun okumuş oldum ve 6 ay boyunca cezaevlerinde oyun sahneleme tecrübenden de cesaret olarak hocama ben bu cezaevi komedisi oyununu yazabilirim demiş bulundum. Tabi rahmetli Hilalî hocam her gün arayıp oyunu beklediğini akıbetini sormaya başlayınca, hocamıza söz verdik bir defa geri dönüşü olmaz. Ve başladım kafamda kurgulamaya, geceleri sabahlara kadar oyun üzerinde çalışmaya. Ve de kırk beş günlük bir süreçte oyunu yazmayı tamamladım.
Koğuş Palas böyle mi doğdu?
-Evet, “Koğuş Palas” ismini verdim, her ne kadar komedi olsa da oyun sonuçta cezaevinde geçiyor olduğundan gerçekçiliği olması için bir dram sahnesi de yazdım. Bir mahkûmun pişmanlığı iç hesaplaşmasını yaptığı bir tirad yazdım. Ve önce hocama daha sonra Eğitim Merkezi idaresine oyunu sundum. Yazdığım ilk profesyonel tiyatro oyunuydu ve çok heyecanlıydım, sabırsızlıkla oyun hakkında görüşleri bekliyordum.
Geri dönüşler nasıl oldu?
-İlk önce hocamdan çok büyük bir övgü ve tebrik aldım. Daha sonra Eğitim Merkezi değerli idarecilerinin de oyunu çok beğendiği haberleri geldi. Tabi sonrasında, yazdığım bu oyunun Adalet Bakanlığı Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünden kurum bünyesinde oynanabilir onayı alması gerekiyordu. Çok şükür onay geldi. Oyuncuların cezaevi personeli olduğu ama sahnede mahkûm rolünde oynayacağı, seyircilerinin de gerçek mahkumlar olacağı cezaevlerinde sahnelenecek olan farklı bir oyun oldu yazdığım ‘Koğuş Palas”.
Riskli bir konu aslında, değil mi?
-Evet. Gerçekten zor bir işi başarmıştım, bu oyunu yazarken çok büyük bir otokontrol gerekiyordu. Yazacağım oyun resmi bir kurum adına oynanacaktı. Diline, söylemine dikkat etmem gerekiyordu. Argo küfür içermemesi gerekiyordu. Oyun komedi ama mahkumlar üzerinden aşırı espri yapamazdım tepki çekecek, çünkü seyirciler gerçek mahkumlar. İnfaz koruma memurları üzerinden espriyi aşırıya kaçırsam oyuncular infaz koruma memuru. Sonuçta güzel bir oyun ortaya çıktı.
Yönetmenliğini de siz yaptınız değil mi, bu oyunun?
– Evet, benim yapmamı uygun gördü hocam. Bu sayede ilk tiyatro oyunu yönetmenliğimi de yapmış oldum. Değerli hocamın desteğiyle. Yazdığım ye yönettiğim “Koğuş Palas” oyunumun ilk sahnelenmesini Adalet Bakanlığı C.T.E. İstanbul Eğitim Merkezinde Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Sn. Enis Yavuz Yıldırım’ın katılımı ile gerçekleştirdik. Ve bu oyunu iki yıl boyunca İstanbul’daki tüm Ceza İnfaz Kurumlarında, ayrıca Bilecik ve İzmir’deki Cezaevlerinde sahneledik. Bir de halka açık özel bir gösterimi oldu Bahçelievler Nurettin Topçu Kültür Merkezinde.
Cezaevlerinde bu oyunu seyreden mahkumlarda nasıl bir etkisi oldu?
– Seyreden mahkumlar oyunu beğendiler çok güldüler. Hem kendilerini gördüler sahnede hem de kendi cezaevi personelleri mahkûm rolünde sahnedeydi. Bu oyun her iki tarafa da empati yapmasını sağlıyordu. Benim merak ettiğim bir sahne de yazdığım dram sahnesiydi nasıl bir etki bir yaratacaktı mahkumlarda. Gittiğimiz her cezaevinde dram sahnesi o iç hesaplaşma tiradı mahkumlar tarafından gözyaşlarıyla seyredildi her seferinde. Herkes kendinden bir pay çıkarıyordu. O rolü oynayan Engin ASLAN bey de gerçekten çok iyi oynuyordu rolünü, ben yazdığım halde benim bile gözlerim doluyordu o sahnede.
Son olarak yeni projeleriniz var mı, bununla bitirelim…
– Yazdığım bu “Koğuş Palas” oyunu tekrardan Adalet Bakanlığı Eğitim Merkezinde gündeme alınması beni mutlu etti. Bu yaz yeni oyuncu ekibiyle Boğaçhan ÇAKMAK müdürümüzün yönetmenliğiyle provaları tamamlanıp ilk oyunu Eylül ayında sahnelendi. Şimdi tekrar Cezaevlerinde oynanmaya başlanacak. Ve ayrıca kültür merkezlerinde de sahnelenmesi planlanıyor. Bir diğer yandan okullarda oyunlarımız devam ediyor. Yeni çocuk oyunları hazırlamayı planlıyorum bir sonraki sezon için. Çok teşekkür ediyorum sayın Uğur hocam kıymetli vaktinizi ayırdığınız için.
TURGAY ÜZGÜN KİMDİR?
1978 yılında Bulgaristan’ın Şumnu kentinden vatan topraklarına İstanbul’a göç eden işçi bir ana babanın iki erkek evladından biriyim. İlk ve orta öğrenimimi 80’li yıllarda Sefaköy’de tamamladım. Sefaköy Lisesinde edebiyat öğretmenimiz, bir dönem Bahçelievler belediye başkanlığı da yapan, değerli edebiyatçı Muzaffer DOĞAN hocamdı. Onun sayesinde üstat Necip Fazıl’a ilgim oluştu. Üstadın “Bir Adam Yaratmak” tiyatro eserini yıllar sonra çok daha iyi tahlil etmeme de vesile oldu. Daha sonra bu oyunu sahnede seyretme imkânı da buldum. İşçi bir ailenin çocuğu olduğumdan o yılların ekonomik koşulları eğitimimin yarıda kalmasına neden olmuştu.
Rahmetli babamın teşvikiyle erkek kuaföründe çıraklığa işe başladım. Kalfalık ustalık sonrasında kendi dükkanımı açıp işlettim. Aynı zamanda da yarım kalan eğitimimi tamamladım. Önce Anadolu Üniversitesi ön lisans Halkla İlişkiler ve Tanıtım. Sonrasında lisans İşletme Bölümünden mezun oldum. Sonrası da Özel bir Tiyatro kursunda çok değerli hocalarımdan eğitim aldıktan itibaren Tiyatro sanatında oyunculuk, oyun yazarlığı, yönetmenlik 18. yılımı doldurdum. Bu arada gözbebeğim bir kızım var Ecehan ÜZGÜN, o da bu sene Yıldız Teknik Üniversitesi Matematik bölümünden mezun oldu Finans sektöründe iş hayatına başladı.
06.12.2023