“SENİ bekleyen sensin” diyerek başladı muhabbet…
İnsanı esasen kendisi beklermiş, başkası değil. Oysa biz bugüne kadar tam tersine inandırılmıştık.
Kendimize ünsiyetimiz olmalı. Yani kendimize aşina, daha güncel bir deyişle ifade edecek olursak kendimizi bilmeliyiz. Bu gerçekleştiğinde mesele çözülecek.
Göreceğim ve bileceğim ki; beni bekleyen benim. Başkası değil.
Seni ne bekliyor sorusuna vereceğimiz en tatmin edici cevap olmamız gereken durum bekliyor.
Bir köhne konak olan şu dünyaya kendimizi bulmak için gelmedik mi? O zaman olmamız gereken olgunluk bizi nicedir bekliyor. Biz ise şuna buna takılarak kendimize kavuşmayı erteliyoruz.
Noksan oluşumuz kemalimizi bulmanın en önemli fırsatı.
Sohbet derinleştiğinde usta sizinle paylaşmasam olmayacak bir cümle söyledi. Şuydu:
“Kendinizden daha ne kadar saklanıp gizleneceksiniz? Kendiniz olamadığınız sürece birileri sizi kendi istedikleri gibi formatlamayı sürdürecekler. Bu ise kendinize vuslatı geciktirecektir. Sizi sizden almalarına fırsat vermeyin. Kendinize kendiniz olma fırsatı tanıyın”
Bunlar kolay gerçekleşen işler değil elbette. Ama zaten hayatta oluşumuz bu büyük kavuşmayı başarmak için değil mi?
Evrenin insanla, insanın ise inanarak kalp haline gelen akılla tamamlandığını hatırladığımızda bundan kaçamayız. Ahlaki davranışlarımızla ruhumuza doğru bir kimlik kazandırıp kendimize olan hasretimizi sonlandırmalıyız.
Kendimizi daha fazla perdelemekten vazgeçip dönüşümü sürdürmeli ve büyük kavuşmayı tamamlamalıyız.
16.07.2020