ZİHNEN tıfıl olduğum günlerdi. Başka bir deyişle kendimi güçlü ve büyük gördüğüm zamanlardı.
Dün duyduğum henüz öğrenmiş bile sayılamayacağım hususları usta bir satıcı edasıyla saçmaya çalıştığım zamanlar yani.
En doğrusunu ben bilirdim, en iyisi bendeydi ve buna herkesin ihtiyacı vardı. Öyle hissettirmişlerdi büyüklerim. Biz var ya biz şeklinde kurdukları cümleleri gereğinden fazla önemsemiş ve ulu atlara binerek şahlandırıyordum.
Öğrendim ki; kişinin kendini büyük görmesi küçüklüğünün işaretiydi. İri sözler iticiydi. Ötelediği insanın kendisiydi aslında.
Bir gün yolum sık gittiğim bir iş hanının çay ocağına düştü yine. Kendi halinde biri oturuyordu köşede. Çayla dost olunabileceğini ilk onda gördüm. Adını sonradan öğrenip dost olacağım dışarıdan bakıldığında sessiz, yakınlaşınca harika iç seslerine sahip olan bu bilge kişi otuz yıldır unutamadığım sözünü karşılaştığım o ilk gün söyleyivermişti.
Güçlü insan kimdir biliyor musun demiş ve devam etmişti mütevazı bir eda ile. Güçlü insan çelişkilerini çözme gücüne sahip olan kişidir.
Bilmiyorum, belki size sıradan gelebilir bu cümle ama benim dönüm noktamdır. Dönüşmeye başladığım andır. Bildiklerimin ne kadar doğru olup olmadığını cesaretle o andan itibaren düşünmeye başladım. Çelişkilerimi görmeye de…
Bakışım, duruşum ve cümlelerim işte orada değişmeye başladı.
13.06.2019