YILLAR önce ünlü bir yazardan dinlemiştim. Sabahları gazetesine gelirken çöplerden beslenen yüzü kararmış bir kişiye ekmek parası veriyormuş. Zamanla selamlaşıp iki çift laf eder olmuşlar.
Söz sırası gençliğinde ne işler yaptığına gelince adam “Ben celladım” deyivermiş.
Hem de kendisinin değer verdiği, haklarında kitap yazdığı ve memleketin yönetiminde görev almış sevilen simalarmış bunlar.
Buz kesmiş tabi. Büyük bir öfkeyle kalkıp orayı terk etmiş. Oradan hızla ayrılırken arkadan seslenmiş.
“Cellatların arkadaşı olmaz. Sende gidiyordun.”
Bu hatırayı duyduğum günden beri hiç unutmadım. Kafama takılan soru ise hep şu oldu: Bizler nelerin celladıyız acaba?
İyiliğin, merhametin, şefkatin, sevginin, dostluğun, fedakârlığın celladı olduğumuz zamandan beri kalbimiz bize dargın.
Kırgın.
Öfkeli hatta.
Terk edişinin sebebi bu.
Ve hiç haksız değil!
16.06.2020