Dr. Haluk Nurbaki Kitapları Yeniden Okuyucuyla Buluşuyor

Gençliğin imanının çalınmasının önünde yazı, sohbet ve kitaplarıyla aşılmaz manevi bir set olan Dr. Haluk Nurbaki Hazretlerinin aramızdan ayrılışının 26. seneyi devriyesindeyiz. Gönüllere nakşettiği muhabbetinin sık sık değişik vesilelerle tanığı olduğum Haluk Nurbaki’nin kitaplarına sevenleri bir süredir ulaşım zorluğu yaşıyordu. Yapılan uzun ve yorucu çalışmaların ardından kitapların elden geçirilerek yeniden basılmasıyla bu hasret artık sona eriyor.

Üç evladın birisi olan büyük oğlu Ahmet Veysi Nurbaki’den siz İstiklal Gazetesi okuyucuları için süreç hakkında bilgiler aldık.

UĞUR CANBOLAT

___

Haluk Nurbaki hocamızın âlem-i cemale yansımasının kaçıncı sene-i devriyesi?

-Bu yıl 2 Haziran tarihinde aramızdan ayrılışının 26. yılı oluyor. Bizler için hasretin onun için vuslatın seneyi devriyesi.

Hocamızın kitaplarına ulaşmakta yaşanan zorlukları aşılması konusunda bir gelişme var mı?

-Maalesef eski kitapların basımı şu an durmuş durumda, değerli okuyucuları Damla Yayınevinde mevcut olan bazı kitaplara erişebiliyorlar ki bunlar az sayıda artık. Bir de Nadir Kitap’tan bazılarını bulabiliyorlar. Şimdi Rabbim nasip ederse Nefes Yayınevi’nden Kerim Güç Beyle beraber daha önce yayınlanmış kitapların büyük bir kısmını tekrar yayınlamayı planlıyoruz, tabi bu uzun bir süreç. İlk etapta daha önce yayınlanmamış veya kısa anlatımlarla ele alınmış olan konuların basılmasını sağlayacağız. Bu çalışmamızın ilk serisi “Kur’an Hakikatleri Serisi” olarak çıkacak. Bu serinin ilki olan “Rabbini Nasıl Bilirsin?” kitabı bu yılki anma gününe kadar kitapçılarda raflara çıkmış olacak inşallah.

Nasıl bir çalışma gerçekleştirdiniz?

– Elimizde 35 senelik VHS ve ses kasetleri vardı. Bunları toplamamız ve sınıflandırmamız zor bir süreçti ve 20 yıl sürdü. Şu an tüm sesli verileri hassas bir çalışmayla yazılı metinlere dönüştürüyoruz.

Üzerinden uzun zaman geçtiği için ses netliğine ulaşmak zor olsa gerek, değil mi?

-Evet, öyle. Bu verilerin önce dijital temizliğini yaptık. Bu işlem çok zaman aldı. Ancak bir yıldır çok ciddi ivme kazandık. Bu işlere bakan arkadaşlarımız çok ciddi emekler harcadılar. Malum konuşma dilinden yazı diline geçebilmekte ayrı bir dikkat ve emek gerektiriyor.

Mevcut kitaplara hocamızın cami vaazları ve evlerde yaptığı sohbetlerden ilaveler yapıldı mı?

-Cami vaazları başta olmak üzere oluşturduğumuz külliyattan da çıkardığımız verilerden bu kitap için yararlandık. Şöyle ki; camii vaazında sözünü ettiği bir konuyu ev sohbetlerinde tekrar edip daha detaylı anlatmış. Biz de bu detayı kitaba taşıyıp camii sohbetiyle birleştirdik. Ancak bütün yaptığımız işlemlerde üzerinde en çok durduğumuz nokta onun sözlerini, onun anlatımını aynen korumaktı. Yani bizlere ait bir cümle bile bu kitaplara girmemiştir.

Bu önemli bir taramanın sonucu olsa gerek? Nasıl bir yöntem izlediniz?

– Yukarıda da belirttiğim gibi bu iş zaman ve özveri istiyor. Rabbimin lütfuyla şu an bilgimiz dahilinde olan verilerin %95’i elimizde ve bir külliyat haline dönmüş durumda. Tüm verileri bir fihrist altında topladık. Böylece aradığımız her konuda veriye kolaylıkla ulaşabiliyoruz. Bu verilerin okuyucuyla buluşması için de “nurbaki.org” sitemize “Nurbaki’ye Sor?” diye bir bölüm ekledik. Burada da okuyucudan gelen soruları külliyat içerisinde arıyoruz ve soruyla ilgili bulduğumuz verileri paylaşıyoruz.

Sanırım bahsettiğiniz bu hummalı çalışma tek kişiyle olacak bir şey değil. Nasıl bir ekiple çalıştınız?

– Koordinasyon işlerimizin hepsini Hüseyin Şensu arkadaşımız özveriyle yapıyor. Sesli kayıtların deşifre edilmesi için özel bir ekip oluşturdu kendisi. Ayrıca Nefes Yayınevinin değerli editörlerinin de çok katkısı oldu ve halen olmaya da devam ediyor.

Bahsettiğiniz Nefes Yayıncılıkta çıkan “Kur’an Hakikatleri 1“ üst başlığı ile yayınlanmaya başlayan bu ilk eserde hangi Sûreler var?

– Bu eser Sûre-i İhlas ve Sûre-i Rahmanı kapsamaktadır.

Bu iki Sûreden başlamanın özel bir sebebi var mı?

– Bu seri üç eserden oluşuyor. Kapsam olarak Allah, Resulullah ve İnsan. Fahr-i Kâinat Efendimizi anlatan ikinci kitap Kevser ve Yasin Sûrelerinden, insanı anlatan üçüncü kitap ise Asr ve Yusuf Sûrelerinden oluşmaktadır. Bu sıralamadaki amacımız her şeyin sahibi olan Allah, kainatın Efendisi Fahr-i Kainat ve eşrefi mahlukat olan insanın Kur’an’ı kerimde nasıl anlatıldığını okuyucularımıza sunabilmekti. Malum Haluk Nurbaki’nin Kur’an yorumları İslami, tasavvufi ve ilmi olma özelliğini taşır. Bu bence devrimiz gençliği için çok önemli bir kaynak.

 “Rabbini Nasıl Bilirsin?” başlığı nasıl belirlendi?

– Nefes Yayınlarıyla beraber bir çalışma sonucu vardık bu başlıklara ve böyle bir akış belirledik.

Bu çalışmalara sohbet kasetlerinden eklemeler yapıldı mı?

– Evet, önceki sorularınızı cevaplarken belirttiğim gibi elimizdeki verileri harmanlama fırsatı bulduk. Buradan yararlanarak lazım gelen eklemeleri yaptık.

Ulaşma kolaylığı bakımından önceki zamanlara göre bir farklılık olacak mı?

-İnşallah bütün kitapçılarda bulanabilecek, okuyucu çok daha kolay erişebilecek. Nefes Yayınevi’nin çalıştığı tüm kitapçılarda olacak nasip olursa. Ayrıca okuyucular “nurbaki.org” sitesi üzerinden de temin edebilirler. Öncelikli olarak Kur’an yorumlarını yayınlayacağız, sonrasında Efendimiz, Ashab-ı Güzin ve Ehl-i Beyt’ten kesitler gibi konular var, bunlarda yine belirli bir sıra okuyucusuyla buluşmak üzere yayınlanacak. Daha önce yayınlanan Kur’an yorumları da elimizdeki görsel ve sözel verilerle desteklenerek tekrar yayınlanacak nasip olursa.

Web sitesinde bir yenileme de söz konusu oldu değil mi?

– Evet, web sitemizi tamamen yeniledik. Rabbim lütfettiği sürece “nurbaki.org” dinamik bir site olarak devamlı güncellenecek. Şu an işlerimizin amiral gemisi bu site. Dolayısıyla sosyal medyada olan tüm yayınlarımız burada olacak, daha önce yayınladığımız tüm görsel ve işitsel yayınları buraya topluyoruz. Bu site bir yerde Nurbaki külliyatının ön yüzü olacak.

Güncellemeler hangi periyotlarla yapılıyor?

– Hemen hemen her gün yeni bir şey görmeniz mümkün. Çünkü buradan sosyal medyaya yayın yapıyoruz.

Özellikle son iki yıldır Hüseyin Şensu ile yaptığınız Youtube sohbetleri nasıl gidiyor?

– Youtube sohbetlerinde farklı şeylere değindik, farklı şeyleri denedik. Şu an ise Nurbaki’den bir konu alıp onun üzerinde konuşup sevenleriyle bir araya geliyoruz.

Nurbaki hocamızın videolarını burada yayınlamak çok önemli. Kolay olmadı sanırım?

– Videolar ve kasetler en büyük zamanı aldı. Çünkü kayıtlar yapılırken o an için yapılmış, ne kadarını kayıt edebilirsek iyi gibi düşünülmüş. Yani bu kayıtları belli bir metodoloji ile alalım ileriki yıllara miras olsun şeklinde düşünülmemiş sanırım. Belki ne demek istediğimi şöyle anlatabilirim, örneğin 60 dakikalık bir kaset takılmış kayıt yapılıyor doğal olarak 30 dakikada duracak, tersini çevirmeniz lazım, ancak Nurbaki’nin konuşması devam ediyor siz kaseti döndürürken, dolayısıyla bir kaç kelime veya bir kaç cümle kayıp oluyor. Böyle ufak tefek sıkıntılar oldu ama bu kayıtları alan ve bizlerle paylaşan dostlara minnettarız. Onlar olmasa bugünkü verilerde olmazdı.

Hocamızın kitaplarının yeniden raflara çıkarak okuyucularıyla buluşması nasıl bir heyecan?

– Bu heyecanın tarifi yok gerçekten. Bu heyecanı bizlerle beraber Kerim Güç ve ekibinin de yaşamış olması bizlere ayrı bir mutluluk verdi.

Son olarak anma günü konusunda bilgi verir misiniz?

-2 Haziran günü 26. seneyi devriyesinde Afyon Mevlevi Türbede ikindi namazını takiben mevlid ve Kur’an tilaveti olacak. Yine ayni gün ikindi namazından önce de kitap lansmanımız olacak. Vakti müsait olan tüm dostları bekleriz.

DR. HALUK NURBAKİ KİMDİR?

Haluk Nurbaki 1924 yılında, Nevşehir’in, nar kasabasında dünyayla tanıştı. İlkokul öncesi yıllarda Ahiler yurdu Hz. Hacı Bektaş-ı Veli’nin topraklarından Konya’ya, Hz. Mevlana ve Hz. Şems’in topraklarına geldi. 1931 yılında, babası Fransızca öğretmeni Edip Ali Beyin Afyon Lisesine tayin olmasıyla Afyon’a yerleşti. İlk, Orta ve Lise tahsilini burada tamamladı.

Afyonkarahisar’daki öğrencilik yılları yoğun bir manevi atmosfer içerisinde geçti.

Annesi Nevriye Hanımın Çelebiler ile olan Mesnevi Sohbetleri, babası Edip Ali Bey’in; Ayni, Mısri Sultan, Deli Bekir, Abdurrahim Karahisari gibi pek çok velinin hayatlarını anlatan eserleri Haluk Nurbaki’nin gönül dünyasındaki yapı taşlarını oluşturdu. Üniversite yıllarına kadar Hazreti Mevlâna’nın son postnişini Mehmet Arısoy dedenin ve aynı zamanda Hüseyni Şeyhi Hak Halili ve (Zehra) Bacı Sultan‘ın da himmetlerine mazhar oldu. Hazreti Mevlana’nın, 7. kuşak torunu Hazreti Mehmet Semai’nin mekânı olan, Mevlevilerce Konya Mevlevi Dergâhından sonra en önemli Mevlevihane kabul edilen Sultan Divani Mevlevihanesi‘nde ilk manevi eğitimlerini aldı.

Üniversite tahsiline, 1943 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde başladı. Talebe yurdunda kalan Haluk Nurbaki’nin, tohumları Afyon’da atılan Fahri Kâinat aşkı onu İstanbul’da da sarmaladı.

Nuruosmaniye ve Beyazıt camilerinde hadis dersleri aldı. Şemseddin Yeşil Hazretlerinden aldığı eğitim ve himmetin yoğun etkisini üzerinde hissetti. Yine bu sıralarda Necip Fazıl ile tanıştı. Bu tanışmalar, Ehl-i Beyt aşkını alevlendirdiği gibi İslami mücadele inisiyatifini de güçlendirdi.

Tıp Fakültesinin son yılında bir grup 6. Sınıf öğrencisinin transfer edilmesiyle, yeni açılan (19 Ekim 1945Ankara Tıp Fakültesi’nden 1949 yılında mezun oldu.

Ekim 1950 yılında, dönemin çetin şartlarına rağmen Büyük Doğu Cemiyeti’nin kuruluşunda dokuz kişiden biri olarak yer aldı. Bir süre sonra da cemiyetin genel sekreterliğine getirildi.

Dinamik bir talebelik yaşamı geçiren Haluk Nurbaki, mezuniyeti sonrasında; Kütahya, Balıkesir, Yozgat, Afyonkarahisar gibi pek çok şehrin kazalarında hükümet tabibi olarak çalıştı. Anadolu’yu adım adım halka hizmet Hakk’a hizmet düsturuyla dolaşırken, karşılaştığı pek çok mana sultanı, dervişler ve meczuplar gönül dünyasını Ehlibeytin Fahri Kâinat maverasıyla donatıyordu.

1954 yılında, Hükümet Tabibi olarak tayin edildiği Afyonkarahisar’ın, Sinan Paşa kasabasına geldi. Afyon Lisesi Fizik, Kimya ve Matematik derslerine girerek öğretmenlik vazifesi de üstlenmişti.

Bu dönemde, manevi silsilesi bir taraftan Bahaeddin Nakşibend Hazretlerine diğer bir yandan da Abdülkadir Geylani Hazretlerine intikal eden, “mürşidim” dediği Faik Saraç Bey‘le tanıştı. Bir ömür boyu süren dostluklarında Allah sohbetlerinin farklı boyutlarına eriştiler.

Yine bu sıralarda, Diyarbakırlı Faik Yaşar Beyefendiyle tanışarak uzun yıllar, mâna fazında süren dostluğu gönlündeki Fahri Kâinat ateşini daha da coşturdu. 

Yoğun madde ve mana ilimleri alanındaki çalışmaları 1970 yılı sonuna kadar devam Nurbaki, 1960 – 65 döneminde Afyon Milletvekilliği yapmış, 1968 yılında Radioterapi ve Radiobiyoloji ihtisasını tamamladı.

Kanser konusundaki çalışmalarını yoğunlaştırarak; Fransa, İsviçre ve İngiltere’de ilmi faaliyetlerini sürdürmüş, İlmi sahada; Radyasyon ve Miniklerin Evreni, Kanser, AIDS, İnsan ve Hayat, Kanser Bilmecesi ve Çözümü kitaplarını yayımlamıştır.

1980 yıllarında, bir dönemin ilgi odağı olan, iman sohbetleri ve benzersiz sûre yorumlarına Numune Hastanesi camisindeki vaazlarıyla başladı. Pek çok tanınmış şahsiyetin düzenli olarak katıldığı vaazlarına, ulusal basın ilgi göstermiş, Nurbaki’nin, bilimsel yaklaşım kattığı iman yorumlarına sık sık yer vermişti. Aynı dönemde muayenehanesinde dostları ve sevenleriyle de mana sohbetlerinde bulunarak irşad vazifesini yerine getirdi.

Haluk Nurbaki, üç büyük sure / üç küçük sure gruplamasının yanı sıra; Fâtiha Sûresi, Bakara Sûresi, Tâ-Hâ Sûresi, Lokman Sûresi, Fussilet Sûresi, Necm Sûresi, Vâkıa Sûresi, Hadid Sûresi, Mülk Sûresi, Müddessir Sûresi, Tekvir Sûresi, Târık Sûresi, Beled Sûresi, Alak Sûresi, Fil Sûresi, Kureyş Sûresi, Mâûn Sûresi… yorumlarıyla toplamda 49 benzersiz adet yorum serisi tamamlamış oldu.

Aynı dönemde TRT Televizyonlarında iftar programları hazırladı, radyo kanallarında İslam ve Mana sohbetlerine devam etti.

Kanser Hastanesi Başhekimliği, Ankara Numune Hastanesi Radyoterapi ve Radiobiyoloji Enstitüsü Şefliği görevinden emekli olduktan sonra, 1992 yılı itibari ile İstanbul dönemi başladı. Haluk Nurbaki, bu dönemde konferanslarıyla gündeme geldi. Hz. Esma, Hz. Nesibe, Hz. Sümeyye, Hz. Amine, Hz. Hatice, Hz. Fatıma, Hz. Aişe, Hz. Şeyma, Hz. Ammar, Hz. Zeyd, Hz. Caferi Tayyar, Hz. Hamza, Hz. Abdullah, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendilerimiz, Hz. Ömer ve daha niceleri… İslam şuurunun serpildiği gönüllerin tanıtım konferanslarını gerçekleştirdi.

Ashab-ı Güzin’in bazıları özel sohbetlerde kalmış olmasına rağmen, bu konferansları Yüce İslam Büyükleri ve Nurdan Anneler isimleriyle kitaplaştı.

Aynı dönemde ulusal televizyon kanallarında İslâm ve Kur’an’a hizmet faaliyetleri artarak devam etti.

Son televizyon programının kapanışında, sevenlerine “Yalnız, ben haziran ayında biraz tatil yapacağım, onu da bilsin seyircilerimiz diyerek, 2 Haziran 1997 tarihinde, 73 yaşında, daha önce babası için özel olarak yazdırdığı baş taşında kendisini de “Allah dostuna dost, Ehl-i Beyt’e köle” olarak tanımlayıp, Alem-i Cemal’e intikal etmiştir. Ebedi makamı Afyon Kocatepe’deki aile kabristanındadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir