ANLAT demişti yanmayı, anlatmıştım. Onun bana anlattığı kadar etkili olamadı elbette. Kendimce bir aktarımdı bu neticede. Kaynağı kendisiydi ben ise nakledicisi.
Dinleyebildi mi, emin değildim. Kararını merak ediyorum bir yandan da.
Uyku tutmadı sahur sonrası erinmeyip gittim yanına. Sessizliğe bürünmüştü. Sanki içindeki kıpırtıları büyütmek ister gibi bir hâli vardı. Dudakları kıpır kıpırdı. Göz işaretiyle yanına oturmamı istedi. Gece evradını okuyordu. Bende oturdum kendimce bir şeyler niyaz etmeye başladım.
Neden sonra sessizliğini bozdu. Yeryüzü yürüyüşündeyiz bizler evlat dedi. Dünya çölüne düşmüşüz arıyoruz.
Neyi arıyoruz dedim. Kendimizi arıyoruz. Özümüzü arıyoruz. İnsanın dünya macerası kendi hakikatine yürüyüşüdür. Diğer yürüyüşler bu yürüyüşün içindedir cereyan eder. Yürüyüş içinde yürüyüş yani.
Sahur vakti olduğunu hatırlatarak sahur seherdir dedi. Seher gece uyanıklığıdır. Gafletten uyanmaktır.
Sahur, Sahra, Sâhire, Sahira kelimelerini de aklında tut bu sene tüm sahurlarında.
Tut ki; yeryüzü yürüyüşünü unutma. Çöl yakıcılığında yol aldığını hatırdan çıkarma.
Müsaade isteyip kalktım. Sımsıkı kucakladı. Gözleri nemliydi. Sanırım dün akşam yayını seyretmiş, memnun kalmıştı. Uzun süre sıkmasından bu anlaşılıyordu.
Bunları da anlat nazarım dedi. Sahire uyanık gözdür, hakikati gören göze denilir. Cehalet gecedir. Sahura kalkmak cehalet gecesini aydınlatmak, gafletten uyanmaktır. Bunları da anlat olur mu dedi.
Peki, anlatırım efendim dedim.
06.05.2019