NASIL bir soru demeyin lütfen…
Hayat ile sahih bir temasımız var mı? Ya da kaldı mı? İsterseniz biraz daha değiştirip soralım. Ne kadarımızın yaşam ile sahici bir ilişkisi kaldı?
İletişimiz, temaslarımız, konuşmalarımız, sevinçlerimiz, kederlerimiz artık temas ile gerçekleşmiyor.
Tebrikler sanal, teselliler de öyle.
Bayramlaşmalar bile artık yazılı iletiler ile gerçekleşiyor.
Cemal görmediğimizden mimikleri unuttuk… “Kaşlarını yıktı geçti” diyen ozanı anlamak zorlaştı bizim için.
Suçu pandemiye bulanlarımız olacaktır ama bu ne kadar gerçekçi?
İnsanlar çok öncesinden uzaklaşmadılar mı birbirinden?
Aile bireyleri ellerinde telefon veya tablet ayrı odalarda sanal bir hayatın koridorlarında dolaşmıyorlar mıydı?
Hayat ile temasımız kopunca gerçeklerle de doğrudan iletişimimiz kalmadı.
Doğru aynalar bulmak giderek güçleşti.
Acıyı bal eyleyip söyleyen dostlar mumla aranır oldu. Zira insan kendi suretinden korkar oldu.
Elbette bunun altında yatan temel sebep sîretinden korkuyor olması…
İnsan görünümündeyiz ama içimizde canavarlar besliyoruz. Bu da hayatla hakikatli temasımıza mani oluyor.
Sezon sonu mağazalar fiyatlarını yüzde oranlarıyla nasıl indiriyorlarsa bizim de insanlık oranımız aynı şekilde düşüşte.
Döviz borsası yükseliyor ya insanlık değerleri ne âlemde?
Geçenlerde bu meseleyi dertleştiğim bir arkadaşım önce garipsediğim ama sonradan ilginç bulduğumuz bir cümle kurdu: “Eve gelen tüpçüler artık bizden terlik istemiyor, galoşlarını giyip mutfağa yürüyor. Doğalgazla ısının şehirlerde o bile yok artık!”
Bugün çok mu karamsarım ne?
02.11.2020