KUM FIRTINASI

İÇİNDE kalmıştım. Etrafta yeşile dair hiçbir şey yoktu. Bitki örtüsü sanki yok olup gitmişti. Kuraktı. Yer yarılmış su bekliyordu. Toz zerreciklerinden daha büyük ve ağır olan kum taneleri bir bulut görünümünü almış ve beni yanıltmıştı. Yönünü tayin etmek pek güçtü. Sanki hem dikey hem de yatay bir etki gösteriyordu. Görüş mesafesiyse yok denecek seviyedeydi. Afet noktasına geldi gelecekti.  Rüzgâr şiddetini arttırdıkça artırıyordu. Sığınabileceğim bir baraka arıyordum ama gözlerim ancak kendimi gösterebiliyordu bana.

İletişimim kesilmişti tamamen. Haberleşme imkânı kalmamıştı.

Boyun bağım ile gözlerimi, ağzımı ve kulaklarımı kapatmaya çalışmıştım ama bu korunmamı sağlamıyordu.

Kaygım giderek ağırlaşıyordu. İçinden çıkılmaz bir halde korkuya düşmeme ramak kalmıştı.

Oysa ben kendi hikâyemi yazmak istiyordum. Bunu başkasının eline bırakamazdım.

Benden evvel bu çölden geçenleri düşünüyordum. Onlar geçebildiyse ben neden geçemeyeyim diye düşünüyordum. Canlılar gibi özgür olmak derdindeydim. Eğitimin ve çevremin bana biçtiği elbiseyi giymek istemiyordum. Eksiğimi yolda tamamlamak fikrindeydim ama kum fırtınasına yakalanmıştım.

Kendimi motive etmeye çalışıyordum. “Kendine ne kadar arkadaşsın, dostsun göster” diyor iç kaynaklarımı harekete geçirmeye gayret ediyordum. “Denemeye değer” dediklerimi denemeye niyet etmiştim. “Yapılamaz denilenlere inanma yap” cümlesini motto edinmiştim. Gururumu okşayanların kendilerine dair hesapları olduğunu fark ettim. Durumumu meşrulaştırmaya çalışmıyorum. Ne bana söylendiği kadar kötüydüm ne de övdükleri kadar iyiydim. Bunun bilincindeyim. Sadece kendimin kahramanı olacaktım ama hesap edemediklerimle yüz yüze kalmıştım.

Bu çölden benden evvel geçen ozanları düşündüm. Yazdıkları destanları hatırladım.  Âşıklara Fatiha’lar okudum. Türküler söyledim sonra arka arkaya.

Dinmedi fırtına, tersine giderek arttı.

Artık dünya ile vedalaşma zamanı gelmişti. Yapabildiklerimi heybeme yapamadıklarımı kalbime koyup gidecektim. “Buraya kadardı, bitti” dedim. Kendimi kum fırtınasının kollarına bırakmıştım ki, kan ter içinde uyandım.

Siz buna kâbus mu dersiniz rüya mı bilmiyorum.

Şükürler ettim. Gönlümle aklımın, zihnimle fikrimin, ruhumla nefsimin arasında çıkan kum fırtınalarını dindirebildiğim zaman sanırım artık böyle haller yaşamayacağım.

13.11.2019

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir