OLUMLU eylemleri unutuyoruz. Olumsuzları ise ebedileştirmek için çabalıyoruz.
Onları arşivliyoruz.
Unutmak mı, düşünmüyoruz bile bunu.
İç dünyamız bir engizisyon mahkemesi gibi çalışıyor. Sorgulama yok, savunma hakkına saygı yok…
Bizim düşüncemize göre kötü olabilir. Peki, hakikatte öyle değilse?
Buna ihtimal bile vermiyoruz. O kadar eminiz kendimizden.
Mahkûm edip arşivliyoruz.
Kişileri, olayları…
Bu bizim sırtımızda sürekli artan bir yük olarak taşınıp duruyor.
Sonra feri gitmiş gözler, dermansız dizler ve güven duygusunu kaybetmiş ruhlar hâline geliyoruz.
Oysa bize şunu öğretmişlerdi: Yaptığınız iyiliği maruz kaldığınız kötülüğü unutun. Yapılan iyiliği ve yaptığınız kötülüğü unutmayın.
Ne kadar da hayatı tersine çevirdik.
Zihnimiz olumsuzluklar arşivine dönmüş…
Yığınla evrak var.
Affedip yakmaya kalksak bile ne kadar zaman alır bilinmez.
İki faaliyeti birden yapmalıyız.
Yeni arşiv oluşturmaktan vazgeçmek ve mevcut menfi belgeleri tümüyle yok etmek.
Biz bunu yapmadığımızda onlar bizi süründürmeye devam edecek.
Güvensizlik girdabında kıvranarak kalabalıklar arasında yaşıyoruz varsayarken yitip gideceğiz.
Yazık değil mi? 16.12.2020