AMA mutluyduk, penceresi tam kapanmayan, soğukların kendini hissettirdiği evlerimiz olsa da…
Sobası çekmeyen, duman içinde kaldığımız evlerimiz vardı.
Ama bizler mutluyduk.
Umutluyduk.
İnsandık.
Merhametimiz vardı, muhtacı sarıp sarmalamayı bilirdik ve bunu kimselere göstermeden yapardık. Öyle ki, kendimizden bile gizlerdik. Unutuverirdik yaptıklarımızı.
Beklenti içinde değildik. İyi görünmek için çabalamazdık zira zaten iyiydik. Sadece iyi olmaya ve iyi kalmaya gayretlenirdik.
Yamalı pantolonlarımız vardı. Ceketlerimizin kolları da aynı şekildeydi. Hatta çoraplarımızın parmak kısımları yırtıldığında atılmaz tamir edilirdi. Bizler yine de şükretmeyi bilenlerdendik.
Sonra devran döndü, zaman değişti. İmkânlarımız arttı lakin idraklerimiz daraldı. Anlayışlarımız küçüldü. Tahammülümüz zayıfladı. Şükran duygumuz azaldı.
Az şeyi varken mutlu olan bizler çok şeye sahip oldukça huzurumuz kaçtı, mutluluğumuz uçup gitti.
Varlık bize iyi gelmedi. Darlık getirdi.
Şımardık.
Ne oldum delisi olduk.
Demem o ki; maviye boyanmış kapanmayan pencerelerimiz vardı, kırılan camlar yerine naylon yapıştırdığımız. Ama önünde yağ tenekeleri içinde yetirdiğimiz çiçekler vardı.
Ve bizler mutluyduk.
23.03.2020