ZORLU bir çocukluk dönemi geçirmişti. Yaşıtlarıyla neredeyse hiç oyun oynamamıştı. Baskılayıcı bir babası olmuştu. Yıpranmış ve yorgunluğun verdiği sinirsel gerginliklerle hayatı daha da kıskaca alan bir annenin elinde heder olmuştu.
Çocukluk ve ergenlik dönemi kayıp yıllarıydı. Aslında yetişkinliği de pek bundan farklı değildi.
Onu gülerken ve sevinirken ailesi dâhil kimse görmemişti. Çatık kaş olarak anılması bunun bir sonucuydu. Hiçbir zaman hadiselere olumlu yanıyla bakamazdı. Muhakkak en akla gelmeyen aykırılığı bulur ortaya çıkarırdı. Bu nedenle de ortam gerilir hevesler kursakta kalır muhabbetler tamamlanamazdı.
Bir süre ortalardan kayboldu. Duyan ve gören olmadı. Neredeyse unutulmaya yüz tutmuştu.
İçinde çeşit çeşit şekerler, gofretler, çikolatalar olan bir torba ile sokağın başında görünüp çocukları sevindirmeye başladığında kimse bu manzaraya inanamamıştı.
Herkes şaşıran gözlerle birbirine bakıyordu. Selam verdiğinde daha da katlandı bu durum. Zira ilk kez selam veriyordu.
Ağzı tatlanmıştı adamın güzel kelimelerle. Dahası yüzü gülüyor, kaşları da çatık değildi.
O gün hiç söz kesmedi. Kimseye hörelenmedi. Üstten bakmadı, ötekileştirmedi. İlave olarak çok mütevazı davrandı.
Meraklandı herkes, bilmek, öğrenmek istedi. Soruları insanlar gözlerinde gizlemiş olsa da anladı.
Değişti dedi ruhsal haritam. Yolum bir eşiğe düştü.
Ve ben insan oldum bir kâmilin elinde.
Bazıları bunun nasıl olduğunu kavrayamadı ama herkes sonuçtan memnun kaldı.
03.07.2019