CİDDİYDİ. Şaka yapmıyordu. Sevdiği tarafından resmedilmek istiyor sık ısrarlarla bunu tekrar ediyordu.
Beni resmet; senin gözünle atılsın kontörlerim.
Beni resmet; senin bakışınla uzasın bazen de kısalsın gölgem.
Beni resmet; göreyim gözündeki gözlerimi.
Beni resmet; yıkılsın kalbimin duvarları ve kalbinin duvarları.
Beni resmet; dizlerinle kelime kelime, harf harf…
Beni resmet; coşkun akan nehirlere eşlik edercesine.
Beni resmet; ilkin gecenin mavisiyle ve ardından mavinin tüm tonlarıyla… Sonra yeşilin, az biraz sonra da kırmızının…
Beni resmet; henüz işitilmemiş nağmeler eşliğinde.
Beni resmet; hüznün dökülen yapraklarıyla.
Beni resmet; yüreği ağzında bir tırmanıcının zirveyi bulmuş heyecanıyla.
Beni resmet; güzelliğin her tonu, iyiliğin her aşamasıyla.
Beni resmet; hasretin yakıcılığı ve vuslatın dinginliğiyle.
Beni resmet; aşkın henüz bulunmamış heceleriyle…
Evet, ciddiydi. Bunu istiyordu. Kendisini sevdiğinin gönlünden görmek istiyordu. Bunu kendine hak görüyordu. Hakkıydı da üstelik. Madem o aynasıydı, görmeliydi kendini onda. Göstermeliydi sevdiği.
Maşuk âşığın aynasında nasıl göründü bunu gören bilen olmadı.
Artık “Beni resmet” demeyi bırakmış olmasından gördüğüne hükmedildi. Bana kalırsa hem gördü hem de gösterdi.
21.01.2020