RAMAZAN GÜNLÜĞÜ 10 GÜN

UĞUR CANBOLAT

BİR ÂYET BİR HADİS

İnanıp iyi işler yapanların, mutlaka kötülüklerini örteceğiz ve onları,  yaptıklarının en güzeliyle mükafatlandıracağız.   Ankebut Sûresi Âyet 7

Öfke şeytandandır. Şeytan ise ateşten yaratılmıştır. Ateşi söndüren de sudur. Onun için, biriniz öfkelenince hemen abdest alsın. Peygamberimiz (sav)

ÇELDİRİCİLER, DURDURUCULAR!..

Yolcuyuz…

Bu yol kimi zaman daralır, kimi zaman da ferahlar…

Bu yolculuk içinde bunaldığımız, sıkıldığımız anlar pek çoktur.

Üzerimizde bir yük var.

Bunu doğru biçimde taşımamız gerekir. Emaneti teslim etmek lazım… Yara almadan teslim etmektir görevimiz üstelik.

İnsanlık bize borç yükler…

Geçmişin mirası bizedir… Geleceğin inşa sorumluluğunun bizde olduğu gibi…

İşte bu sebeple dünya hayatımızı belki de bir ‘Nöbet’ evresi gibi görebiliriz. Nöbet tutan asker bir yeri korumakla yükümlüdür. Kendisine verilen sorumluluk alanını her türlü zarardan korur.

Ancak zordur bu…

Çünkü çeldiriciler vardır…

Çeldirici unsurlar kişiye göre değişir… Kişilik yapısına göre pozisyon alırlar. Görüntü değiştirirler. Çok iyi kamufle olurlar.

Nabza göre değişen bir şerbettir çeldiriciler… Her damağa göre lezzet sunarlar.

Kişinin zaaflarına ve açmazlarına göre farklılık gösterirler…

İşte bu nedenle de direnmek zordur. Her an kapılmak mümkündür! Nöbette uyuyakalabilirsiniz.

Tam da bu nokta da kendimizi iyi tanımamızın doğru tahlil edebilme imkânı bakımından vazgeçilmez olduğunu kabul etmeliyiz.

Bu kaçınılmaz…

İçimize yönelik olmalı tecessüslerimiz. Başkalarına değil!

Karanlık noktalarımız neler acaba?

Hangi hususlar biçim için patikadır? Hangi durumlar bizim için kaybediştir başlangıcıdır?

Ne yaptığımızda çamura batarız?

Bizi balçığa hangi yanlışlarımız çeker?

Kısacası zayıf yanlarımız hangileridir?

Bu sorulara akademik bir konuya çalışır gibi ciddi eğilmeliyiz.

Duygularımızı tanımalıyız1

Düşüncelerimizi irdeleyebilmeliyiz. Davranışlarımızın bu iki istasyondan geçerek meydana geldiğini görmeliyiz artık.

Yine aynı hassasiyetle ve kuyumcu titizliğinde ele almamız gereken husus güçlü yönlerimizi tespit etmemizdir.

Güçlü yönlerimizi de objektif bir tasnife tâbi tutmalıyız.

İlk bakışta güçlü yönlerimizi olumlu yanıyla görebiliriz. Elhak öyledir de…

Ancak orada da vartalar vardır. Çeldiricilere dikkat edilmediğinde bu vartalara düşmek hiç zor değildir.

Düşünelim örneğin. Bir insan çok yetenekli… Zehir gibi ince bir zekâsı var… Öngörüleri kuvvetli, tercihleri sağlam… Amaca yönelik obsesyonları sezgisel gücüyle birleştiğinde kritik noktaları yakalayabiliyor.

Algıda seçici… Çalışkan… Bu nedenle de hangi konuya el atsa iyi sonuçlar alıyor.

Ne kadar güzel değil mi? Dıştan bakıldığında her şey mükemmel. Muhteşem…

Devam edelim düşünmeye… Bu kişinin kişilik yapısında eğer narsistik yatkınlık varsa, sürekli övgü ve takdirle besleniyorsa… Başarılarına abartılı anlamlar yüklüyor ve bunu herkesten bekliyorsa ne olacak?

İşte size bir çeldirici…

Bu başarılı işverenin etrafında bu zaaftan beslenenler varsa… Beklenen onayı ve abartılı alkışlamayı gönüllü olarak yapıyorlarsa çeldiriciler biraz daha göz kamaştırıcı hâle gelmiş olmaz mı?

Kimine övülmek çeldirici iken, kimine övmek, abartılı tavırlar üretmek çeldiricidir…

Kazananı yoktur yani… Kelepçi her iki tarafında koluna aynı anda takılmış gibidir.

Örnekleri uzatmak mümkün ama sadece başarı ve özseverliğin bir araya geldiği tablo bile yeterince sarsıcı…

Bu tabloya ilk baktığımızda o kişiye ait olan güçlü yanlar sadece çeldirici bir kişilik özelliğinin eklenmesiyle bile ne kadar farklı bir hale gelebiliyor değil mi?

Olumsuz özellikler yani zayıf yanlarımız üzerinden de düşünün… Az da olsa zihninizden geçirin. Bakalım tahammül edebilecek misiniz?

Dürtülerimiz de çeldiricilerdir…

İlgi duyduğumuz, haz aldığımız hususlar çeldiricidir.

Kısa yoldan zengin olma isteği çeldiricidir.

Sorumluluğunu aldıklarıyla değil de başkalarıyla mutlu olabileceğini düşünmek çeldiricidir.

Kısacası çeldiriciler çoktur. Başkasına çeldirici olmayan bizim için en cerbezeli çeldirici olabilir.

Önleyiciler nelerdir peki?

Güçlü ve zayıf yanlarımızı bilmek önleyicilerdendir.

Geniş düşünmeye çalışmak önleyicidir.

Başkasıyla empati yapabilmek aynı şekilde…

Yapılan yanlışlıktan pişmanlık duymak, özür dileme ihtiyacı hissetmek önleyicidir… Yeni hatalara düşmeye mani olur.

Çeldiricilerimizi ve önleyicilerimizi tespit etmeliyiz.

Bu öncelikle kendimizi tanımamızı sağlar… Bu konularda düşünme fırsatı verir bize…  Güçlü ve zayıf yönlerimizi tanımamıza neden olur.

Sözü şöyle bağlayalım: Çeldiricilerimiz var. Önleyicilerimizde…

Zihnimizi uyanık tutalım. Nöbet yerimizi terk etmeyelim.

Çeldiricilerimize yenik düşmeyelim.

Önleyicilerimizi önce fark edip tanıyalım. Sonra da yürürlüğe sokalım.

___

ESMAİ HÜSNA HATİCE FAHRUNNİSA

EL MÜTE’ÂL

Kur’an-ı Kerim’de geçen ALY kökünden türemiş üç isimden biri olan El Müte’âl ismi yüksek, yüce, ulvî, ulu, aşkın mutlak ve sonsuz olan demek olan ve ululuk beyan eden Allah’ın isimlerindendir. Fiil olarak aslı “yüceldi, ulu oldu” anlamına gelen “teâlâ” dır.

Allah beşer idrakinin kavramaktan aciz kaldığı yücelikte ve mükemmeliyettedir. Ululuğunu anlatan diğer isimlerden farkı fiillerinde de aşkın ve yüce oluşudur. O Hallâk-ı Müte’âl’dir.

El-Müte’âlî isminin anlamına ve Kur’an’daki kullanımına bakıldığında, aynı kökten türeyen  El-‘Alî ve El A’lâ isminden farklı olarak tenzihi yönünün daha ağır bastığı görülür.

El-Müte’âlî ismi Kur’ân-ı Kerîm’de yalnızca Râd sûresi 9. ayette Kebîr esması ile birlikte geçmektedir.

Râd suresi tevhitten ve mahlûkatın çeşitliliğinden bahseden bir suredir. Müte’âlî isminin sadece bu surede geçmesinin de hikmeti büyüktür. Kebîr ismi ile her şeyi bilen ve mutlak büyük olan Allah mana da tenzih edilirken, Müte’âlî ismi ile maddeden de tenzih edilir.

Allah var olan veya var olması mümkün her şeyin üstünde ve ötesinde olandır.

Kur’an’da fiil olarak 14 yerde geçen “teâlâ”, Allah’ın müşriklerin şirk koştukları her şeyden, insanların niteledikleri her şeyden ve tüm tasavvurlardan aşkın ve ulu olduğunu ifade eder. Allah bütün bunlardan zarar görmez. Aksine zarar gören insanın kendisidir. 

Allah bizleri ittihat (birleşme) ve hulül (içine girme) şirkinden beri kılsın.

__

KUR’ANDAN KAVRAMLAR

Kur’an-ı Kerim’de bu manada kalbe nisbet edilen kelimeler kasvet ve ğaliza kelimeleridir. Arapça’da kasa fiilinden türeyen kasiye sözlükte sert, katı, zalim, acımasız, çetin manalarına gelir. Ğaluza fiilinden türeyen ğaliza ise kalın, kaba, katı vb. manalarına gelir. Katı kalbi konu edinen ayetlerden bazılarının meali şöyledir

“Hiç olmazsa onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi. Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını cazip gösterdi.” Enam, 6/43.

“(Ne var ki) bunlardan sonra yine kalpleriniz katılaştı. Artık kalpleriniz taş gibi yahut daha da katıdır. Çünkü taşlardan öylesi var ki içinden ırmaklar kaynar. Öylesi de var ki çatlar da ondan su fışkırır. Taşlardan bir kısmı da Allah korkusundan yukardan aşağı yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.” Bakara, 2/74

“O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın etrafından dağılıp giderlerdi.” Ali İmran, 3/159.

Katı kalp genel anlamada Allah’ın emri karşısında yumuşamayan kalp olup daha önce bahsi geçen yumuşak (yufka) kalbin mukabili bir kalptir.

___

RAMAZAN PEDOJOJİSİ  DOÇ.DR. AYHAN ÖZ

YARDIMLAŞMAYI PRATİK BİR UYGULAMA ŞEKLİNE GETİREBİLMEK

Eylemlerimiz; bilgi, bilinç ve tekrarla pratiklik kazanıyor malum. Çocuk için ise önce gözlem geliyor. Bu nedenle yardımlaşmayı önce aile içi ilişkilerde gözlenebilir kılmak durumundayız. Ailede birbirinden yardımı esirgeyen insanların uzaktakilere yaptıkları yardımın çocuk için tesiri oldukça düşük olacaktır. O nedenle olsa gerek Peygamber Efendimiz anne-babadan başlayarak önce yakın çevre, sonra da uzaktakilere uzanan bir çizgide iyilik ve ihsanı tavsiye etmiştir. Yakınına hayrı dokunmayanın uzaktakine hayır getirmesi de pek mümkün olmasa gerek.

Yardımlaşmaya dönük tüm pratiklerde mümkünse çocuklarımızın da bu sürecin bir parçası kılınması onlarda bu hasletin yerleşmesi açısından önemli. Bir erzak dağıtacaksak çocuğumuz da bizim yanımızda bu ana şahitlik etmeli, hatta katkı sunmalı. Çocuklar için “Sadaka Kumbarası” türünde bir uygulama kanaatimce oldukça etkili. Azar azar o kumbarada kendi biriktirdikleri parayı tasadduk etmeleri onlarda iyilik ve yardımlaşmaya dönük güçlü bir motivasyon oluşturacaktır. Burada kumbaradaki paranın çocuk tarafından ilgili kişi ya da kuruma ulaştırılması noktasında özenli davranılması gerekir. Nereye, kime gittiğini bilmediği bir yardım istenilen etkiyi doğurmayabilir.

__

GÜNÜN NİYAZI

Allah’ım günümüzü hayırlı eyle.

Korkularımızdan emin eyle. Kaygılarımızı gidermekte bize güç ver. Aklını kullananlardan eyle bizi.

Allah’ım.

Sıhhatimizi daim eyle. Yaralılarımıza acil şifalar ihsan eyle. Dertlerimize derman lütfeyle.

Allah’ım bizleri nefsine esir olmaktan koru. Allah’ım doğru yoldan şaşmaktan koru.

Allah’ım garipten ah almaktan koru. Allah’ım kul hakkıyla ölmekten koru.

Allah’ım düşman şerrinden, evlât kahrından, affı olmayan günahtan koru.

Allah’ım kabirdeki azaptan, bizleri muhafaza eyle.

Allah’ım bizim Senden istediklerimizi değil, Senin biz de görmek istediklerini ihsan eyle.

Allah’ım bizleri dualı bir hayat yaşayanlardan eyle. Allah’ım bizleri duasını hayatına taşıyanlardan eyle.

Allah’ım bizleri başkalarının duasını alan ve duası kabul olunan kullardan eyle.

Güç getiremeyeceğimiz imtihanlar verme.

Bizi her türlü afetten koru.

Âmin!

___

AHLÂK-I HASENE UĞUR CANBOLAT

KELAM EMANETİ

GÜZEL ahlâkın güzel temsilcilerinin en önemli duyarlılıklarının birisi “Kelam emaneti” bilincidir.

Onlar söz israfında bulunmazlar. Vara yoğa konuşmazlar. Boşboğazlık etmezler.

Söz eridirler.

Bu sebeple sözün kıymetini bilirler.

Bilmediklerini konuşmadıkları gibi bildiklerini de yerli yerinde kullanırlar.

Yerine varmayacak kelamı etmezler.

Onlar sarf ettikleri kelimelere verdikleri nefesi asla heba etmezler.

Ahlâk-ı hasene erleri sözü cilalama eğilimi taşımazlar zira bunun şeytanın elemanı olan münafıklara ait bir hususiyet olduğunun idrakindedirler.

Sözü sade söylerler. Yerinden söylerler. Yerinde söylerler.

Muhataplarının psikolojik durumunu hesaba katmadan konuşmazlar. Çünkü kalplerinden dillerine düşürdükleri sözün yere düşmesine razı olmazlar.

“Kelam emaneti” bilincine ulaşan erdemliler yüksek ruh seciyesine sahip olduklarından doğru muhatabı arayıp bulurlar ve onlara kutsal bir miras gibi emanet ederler.

Zira onların sözleri renkli boncuk değildirler.

Onlar hakikatin inci mercanını dudaklarından kulaklara, oradan da gönüllere salıverirler.

Yeme, içme, üreme ve ses çıkarma gibi özellikler diğer varlıklarda da mevcut iken kelama mazhar olanın insan olduğunu ve bu sebeple de sorumluluk gerektirdiğini bilir ve sohbet ederlerken iliklerine kadar titrer, sorumluluk bilincinden asla sapmazlar.

Mütekellimi Ezelî olan Cenab-ı Hakkın kendilerine ihsan etmiş olduğu kelam kudretinin bir ilahi hibe olduğunun şuurunda olduklarından heba etmezler.

Ey hakikat yolunun hakikatli yolcusu!

Kelamını zâyi etme. Sözün en güzelini dinle ve yine ona en güzel biçimde uy.

Yükselen sözlerin sahibi ol. Zira her söz ulviyet makamına yükselemez.

İçinde hakikat barındırmayan sözleri sakın söz olarak görme.

Onların ses çıkarmak kâbilinden lakırdılar olduğunu unutma.

Öyle bir söz söyle ki, akıllara ziya olsun. Öyle bir kelam et ki, gönüllere hakikatin coşkusunu taşısın.

Öyle bir cümle kur ki, önce kendine olmak üzere çevrene şifa kuşları gibi ruhlara merhametle dokunsun. Ki, hayat bulsun.

Sözlerin en güzeli olan Kur’an-ı Kerime aykırı tek bir kelamın bile olmasın.

Fahr-i Kâinat Efendimizin mübarek örnekliğine muğayir bir tek hecen bile bulunmasın.

İnsan gerçeğine ters cümleler kurmayasın. İncitici olmaktan kaçın.

Allah’ın kullarını incitmeye hakkın yok. Zira Sevgili Peygamberimizden inciten, örseleyen tek bir kelime bile asuman işitmemişken sen onun tebliğinin alıcısı bir inanmış olarak bunun tersine nasıl hareket edebilirsin?

Kelam emanettir.

Güzel ahlâkı hayatında yansıtmak istiyorsan “Kelam emanetini” ciddiye al.

Gerekli değilse söyleme. Gerekliyse de usulünce söylemekten çekinme.

___

KATKI VERENLER: Serkant Dervişoğlu, Seval Yılmaz

01.04.2023

https://www.istiklal.com.tr/haber/ramazan-gunlugu-10/749353?fbclid=IwAR0Mvtqu9pyW-Y6SDTuB-f44W0_1ySWcQo2i_CHXPA-qaPnQ9uXxpzoaSgo

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir